Jump to ratings and reviews
Rate this book

İnsan Olmak

Rate this book
İlk kez yayımlandığı 1983'ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini şöyle anlatır: "Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar."
Son yirmi yılın dünyasındaki sosyal ve maddi değişimler düşünülürse, kirpilerin birbirine daha da çok ihtiyaç duyduğunu, her kirpinin bu ikilem karşısında kendi cevabını bulması gerektiğini, tam da bu yüzden İnsan Olmak'ın bugün daha da güncel olduğunu söyleyebiliriz.

184 pages, Paperback

First published January 1, 1983

718 people are currently reading
5262 people want to read

About the author

Engin Geçtan

23 books362 followers
Uzmanlık alanı psikiyatri olan Engin Geçtan 1975-1987 yılları arasında meslek dışı okuyucular tarafından da ilgiyle karşılanan dört kitap yazdı. Çok sayıda basım yapmış ve yapmakta olan, kendi bilimsel disipliniyle ilgili bu dörtlünün ardından (İnsan Olmak, Varoluşçu Psikiyatri, Normaldışı Davranışlar ve Psikanaliz ve Sonrası), psikiyatri alanının çerçevesinden çıkma isteği doğrultusunda roman-senaryo çalışmalarına başladı. Ankara ve İstanbul'daki dört üniversitede öğretim üyeliği yaptı ve psikoterapist olarak çalıştı.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
3,962 (56%)
4 stars
2,218 (31%)
3 stars
699 (9%)
2 stars
161 (2%)
1 star
35 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 562 reviews
Profile Image for alper.
207 reviews61 followers
December 26, 2019
Okurken triplerden triplere girdiğim kitap. Bir paranoya halinde anlatılan semptomları tartıp durdum. Anladığım kadarıyla narsist, duygusal boşlukta, nevrotik kısırdöngü içerisindeymişim. Kitaba dönelim en iyisi. :)

Kitabın özü -benim gördüğüm kadarıyla- “denge”. Aşırı eğilimin her türlüsü sorun, altında başka sebepleri örtme ihtiyacı olan bir sorunlar yumağının uzantısı. Çoğu zaman farkında olunmayan bu durumlar için insan ara ara kendini kollamalı, niye bu şekilde davrandım, kızdım, üzüldüm, niye bu kadar hayal kırıklığına uğradım, niye bu kadar kendimi kaptırdım, vs.?? Sağduyuyla kendine yaklaşmak, kendinin farkında olmak dengeyi sağlamanın sırrı olabilir. Hepimiz birer “Bileşik Kap”ız. Sorunları bastırmak sadece biriktirip daha büyük sıkıntılara yol açmaya sebep olur. Bir sorunu yok saymamız, o sorunu ortadan kaldırmaz. Sizden çıkmasa çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıkar!! (Yok beddua etmiyorum, kitapta defalarca tanık olunan bir durum). Ya da anne-babanız bastırmış ve sizden çıkmış. (Bunun için onları suçlamayı bırakın, kimseye bir faydası yok artık bunun!!)

"Kullandığı kaçınma mekanizmalan nedeniyle, insanın kendi bozuk davranışlarının nasıl işlediğini anında “yakalayabilmesi” tek başına gerçekleştirilmesi oldukça güç bir olaydır. Ancak böyle bir davranışımızı aradan bir süre geçtikten sonra yakalayabildiğimizde de bunun üzerini kaçınma mekanizmalarıyla örtmemeyi başarabilir ve benzer durumları dikkatle izleyebilirsek, bir süre sonra olayı anında yakalayabilme olasılığı da artar. Bu, giderek o davranışı yapmak üzereyken anında kendimizi yakalama duyarlığının gelişmesine neden olur ve söz konusu kaçınma tepkisinin ortadan kaldırılması gerçekleştirilebilir."(s.150)

İşin özünden sonra önemsediğim birkaç noktayı / saptamamı daha paylaşmak isterim:

Oksijen maskenizi önce kendinize,

“Önce kendine, sonra başkalarına” ilkesi ilk bakışta bencilce bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ne var ki, bir insan ancak kendisine verebildiğinde diğer insanlara da 'gerçek anlamda' verecek şeyi olur." (s.95)


İnsanlar kendi gibi olamıyor,

Gerçek kimliğinden vazgeçmek, imrendiği kişi olmaya çalışmak, kendi kimliğinden kopmak, kendine yabancılaşmak bu kavramların derin sancıları var. Şu insanları olduğu gibi kabul edelim ya! Bırakın insanları olduğu gibi. Düşün yakalarından! Sonrasında böyle sorunlar oluyor işte. O ne der, bu ne der, hakkımda nasıl düşünür, şöyle yapsam nasıl karşılanır? Kendinden, özünden yabancılaşan insan hem kendini daha değersiz hisseder, hem de büyük bir mutsuzluğun içinde farkında olmadan kendini yer bitirir. Kendinize de diğer insanlara da yapmayın bunu. Yaptığınız yardımseverlik dostluk değil, kişisel egonuzun tatmine çalışmak sadece. Samimi olun. Kendiniz olun. Bırakın diğer insanlar da kendi olsun. Oldukları gibi kabul edin. Bakın birçok yapay problem kendiliğinden çözülecek. Kitapta birçok başlığın buraya gelip düğümlendiğini çok fazla gördüm. Herkesi oturup kendi hal haraket tavırlarının sebebini sorgulamaya davet ediyorum. Hah orada kalın. İnsanları da rahat bırakın. :)
“İnsanlar ne der” diyerek eli kolu bağlananları, kendi kendini hapsedenleri gördükçe geriliyorum. (Gerilmeden, tatlı talı anlat :) )

Bu arada “ne derler” tayfası, siz de biraz kendinize gelin, ben herkesi başınızdan def edemem. Benim de etki alanım bir yere kadar. :) Kendinize güvenin biraz yahu, davranışlarınızın, hal hareketlerinizin arkasında durun. Önemli olan sen ne dersin, ne düşünürsün, ne hissedersin. Çok da şey etmeyin. Gülün geçin… Ya psikolojinden bahsediyorduk, kişisel gelişim kitabı yazdım yanlışlıkla offf. :((
Şimdilik bu kadar, yine konuşuruz. :))

Anne-babalar, ah anne babalar,

Anne babalar!!! Tüm psikolojik sorunlar sizden ötürüymüş ya. Çiftler belirli eğitimlerden geçmeden, ehliyet almadan çocuk sahibi olmamalı. Yazık o travmalarla büyüyen çocuklara!! Hangi taşı kaldırsak altından çocukluk çıkıyor. Bir de çocukluk dönemindeki öğretmenler /öğretmenlerimiz. Aslında ne büyük sorumlulukları var, bilmem farkındalar mı? Bir tavır, bir hareket, bir lafı belki de çocuğu bambaşka noktalara taşıyor (olumlu ya da olumsuz).

Konu her yerde ama her yerde karşıma çıkınca kontra bir saptama da kendiliğinden gelişti,

Çocuk dediğin yaşam formu psikolojisi bozulması için bahane arıyor. Bu kadar kasma be hocam. Yok anne ters baktı ilgilenmedi bir daha kimseyi sevemeyecek, yok çok kaygılandı aşırı koruyucu oldu çocuk da “ben”, “ben”, “ben” diye narsist oldu, yok sütü fazla ısıtıldı dili yandı, bu travma yüzünden bir daha şarkı söyleyemedi… Bütün kitabın özü “denge” olduğundan bunun da dengesini kurmak gerek.

"Bileşik kap”ları patlatmayın,

İnsanların sadist ve mazoşist eğilimleri ne çok davranışın sebebiymiş. Koktum ya!! Her an kendimizi kelepçelerle bir sandalyeye bağlanmış olarak kırbaçlanırken bulabiliriz. Ya da bulmamamız bir mucizeymiş. :) “Bileşik kap”lara dikkat, sağınız solunuzdakilerin kaplarını da arada kontrol etmekte fayda var. :)

Yine konuyu "insanın anlam arayışı"na bağladım,

"Geçmiş kuşakların ustası gönlünü vererek yarattığı üründen ötürü gurur duyar, sanatını yakın ilişki içinde bulunduğu çırağına en az birkaç yıllık bir sürede öğretir, bireyleşmiş olmaktan ötürü kendine saygı duyardı. Günümüz çalışanıysa, sistemi oluşturan mozayiğin yalnızca çok küçük bir parçası. Üstelik çoğu kez sistemin bütünden ya da sistem içerisindeki yerinden de haberdar değil. Bireyin sistem içerisindeki yerini hiçe indirgeyen böylesi bir dünyanın insanda yarattığı kopukluk bazen davranış bozukluklarına neden olmaktadır. Aslında çağdaş toplumların en önemli ruh sağlığı sorunu da budur!" (s.28-9)


Merak ettiğim bir konuydu,

“İnsanlar vardır, duvardaki tablo biraz çarpık dursa düzeltmeden edemez, otomobillerin plaka numaralarını izler ya da aynı anda birden fazla mektubu postaya verirse mektupları yanlış zarflara koyduğu kuşkusuna kapılırlar. Baskıcı ve cezalandırıcı bir ortamda yetişmiş olan böylesi kişiler gerçek benliklerine o denli yabancılaşmışlardır ki, derinlerde saklı olan kızgınlıklarını ancak bu yoldan denetim altında tutabilirler. Çarpık duran tablo o insanın gerçek benliğini ve bu benliğin suçluluk duygusu uyandıran eğilimlerini yansıtır.”(s.92)

Hmm, aydınlandım.

Bu kadar önemli bir konuda atıp tuttuyorum ama kendiniz -muhakkak- okuyun, kendiniz değerlendirin. “Ne derler” tayfası size demiyorum, siz dinleyin beni!!!

26.12.2019: İmla düzenlemesi, yazıyı gençler okuyor -mümkün olduğunca- kötü örnek olmayalım. :)
Profile Image for Neslihanim.
68 reviews36 followers
July 28, 2013
Irvin Yalom okumayı seven biri olarak Irvın Yalom'un kitaplarından çok şey öğrendiysem de hep eksik kalan bir şeyler vardı. Son zamanlarda Psikeart dergisinin gidermeye başladığı bu eksik bana göre yerellikti. Evet insan psikolojisi her ne kadar evrensel olsa da toplum ve insan ilişkisini yadsıyamayız. Engin Geçtan varoluşçu psikoloji yaklaşımını toplumumuzun geleneksellikten çağdaşlığa geçiş sürecini örnekleyerek anlatıyor. Psikolojiye, psikiyatriye ilgi duyan ama bu konunun amatörü olan benim gibi meraklılar için başlangıç niteliğinde de okunabilecek bir kitap.
Profile Image for Yakup Öner.
172 reviews111 followers
May 19, 2017
‘İnsan, hayvan ile üstün insan arasına gerilmiş bir iptir: Altında uçurum olan bir ip’. Friedrich Nietzsche
Kitapta geçmeyip kitabın bitimde zihnimde yankılanan Nietzsche’nin kelamı her ne kadar bütünü özetlese de, gergin ipin hüznü ve alttaki uçurumun hışmı, sancılar yaratır. Bizler biyolojik olarak bir kez doğup bir kez de ölebiliriz, lakin yaşamdaki doğumlar ve yok oluşlar defalarca tekrarlanır. Düşeriz, Duvarlara abanırız, sanılarımız bizi yükseğe taşır ve bir nahoş bakış, bizi feci bir düşüşe maruz bırakır. Aynı zamanda utanmayız, kalkar tekrar yükseliriz... Çünkü İnsanız…
İnsan olmak ile ilgili düşüncelerimden sonra İnsan Olmak kitabını keyif alarak okudum. Çünkü Freud, Adler, Fromm, Jung üstatların yazılarının özetinin özetini buldum. Yazara ait okuduğum ilk kitabı olup birikiminden fazlasıyla fayda sağlamak mümkündür.
İnsan Olmak mesnetsiz bir yolculuğa benzer ve sıçrayıştan çok engeller barındırır. Bu koskoca duvarların önümüzde set gibi çıkmasının birçok kaynakları vardır. İlk kaynak kişinin kendisidir, diğer kaynaklar; Aile, en yakında olan sosyal çevre ve bu çevrenin sosyo-politik, sosyo-ekonomik yapılanması, Hiyerarşik Egemen Otoriter güçler ve politikaları v.b. yapıların birey üzerindeki etkileşimin ne kadar engel teşkil ettiğini okudukça öğrenebiliriz. Okuyun çünkü kendinizden bile sakladığınız aksak ve tatsız mizaçlarınızı bulacaksınız. Farkında olmak ; hem acı yaratır hem de dönüşüme iter…iyi okumalar.
Profile Image for Burak.
217 reviews164 followers
March 1, 2022
Nasıl olup da bu kadar beğenildiğini, bu kadar övgü aldığını anlamadığım bir kitapla merhaba. Engin Geçtan imzalı İnsan Olmak üzerine denk geldiğim yorumlar ben de öyle bir izlenim oluşturmuştu ki kitaba başlarken hayatımdaki birçok soruna çözüm bulacağımı, her şeye yeni bir perspektifle bakacağımı umuyordum. Ancak gelgelelim durum tam olarak böyle olamadı.

Aslında İnsan Olmak fena bir kitap değil. İlk olarak bir psikiyatri kitabı için çok anlaşılır, akıcı bir dili var. Gerçi Geçtan iyi bir psikiyatr ise bile iyi bir edebiyatçı olduğunu söylemek de zor. Yer yer Geçtan'ın anlatımı sekteye uğruyor, ancak bu tökezlemeler beni kitaptan soğutacak bir seviyeye hiç çıkmadı. Ayrıca kitabın ilk yarısı, yani bir insanın kendini yaşamasına mani olan çeşitli durum ve davranışlardan (insanlardan korkmak, öfke ve düşmanlık, değersizlik duygusu, kaygı, sorumluluktan kaçış, yalnızlık) bahsettiği bölümlerde okurun kolaylıkla kendinden bir şeyler bulabileceği, altı çizilebilecek birçok paragraf var. Geçtan bu bölümlerde önce mevzubahis duyguları irdeleyip bu duyguların ne gibi davranışlarla ortaya çıkabileceğini, kişide ve çevresinde nasıl etkileri olabileceğini anlatıyor. Sonra da bu duyguların kişide yer etmesinin nedenlerini inceliyor.

Kitabın benim için ilk falsosu da burada oldu. Çünkü Geçtan'a göre bizde yer eden tüm bu kötü duygu ve davranışların kökeni anne-babamızla olan ilişkimize dayanıyor. Geçtan hiçbir pratik uygulamadan ya da akademik çalışmadan bahsetmeden, sanki bütün bu sorunların sebebi şüphe götürmez şekilde çocukluğumuzda yatıyormuşçasına kesin yargılara varıyor. Ben bir psikiyatr değilim, Geçtan bu savında haklı da olabilir tabi ancak bir okur olarak Geçtan'ın bu çıkarımları beni ikna etmedi, hatta zorlama dahi geldi.

Bu bölümlerin ardından Ortakyaşam İlişkisi isimli bölüm çıkıyor karşımıza. Burayı uzun uzun anlatmayacağım, ancak 80'lerde yazılmış dahi olsa bu kadar cinsiyetçi, neredeyse kadın düşmanı ve zaman zaman homofobik bir bakış açısıya yazılmış şeyler okumak beni epey rahatsız etti. Sadece bu bölümün varlığı bile bu kitabın oldukça sorunlu olmasına yeterli. Diğer yorumlara göz atarsanız bu bölümdeki sıkıntılı ifadelere örnekler bulabilirsiniz. Mesela iki kısa paragraf:

"Gün boyunca 'Hiç halim yok!' sözleri ya da 'ah!', 'of' iniltileri ile dolaşırlar. Özellikle bazı ev kadınlarında 'günlük gaile' olarak nitelendirdikleri, genellikle evin genel bakımı ya da günlük alışverişten başka bir şey değildir. Bu tür yakınmalar, çevresinin o kişiden fazla sorumluluk beklemesini engellemiş olur... Öte yandan bu insanlar yakınmalarıyla çevrelerindeki kişilerde suçluluk duyguları yaratarak onları egemenlikleri altına alabilir ve isteklerine boyun eğdirebilir."

“Edilgin eşcinsel erkek, cinsel organından vazgeçmiş, böyle bir organa sahip olmayan ama sahip olanlara karşı öfke ve inrenme yaşayanların safına katılmıştır!”

Kitabın son üç bölümü anlatılanları genel olarak toparlayıp okura "kendini yaşaması" için neler yapabileceği doğrultusunda tavsiyelerde bulunuyor. Geçtan'ın bu kısımlarda kendisi için çok daha kolay olacak şekilde bir kişisel gelişim yazarına dönüşmeyip psikiyatr kimliğini devam ettirmesi takdire şayan.

Sonuç olarak çok beğendiğim paragraflar içerse de genel olarak büyük bir hayal kırıklığıydı İnsan Olmak. Eğer 80'lerde değil de son 10-15 sene içinde yazılmış olsaydı muhtemelen 2 puandan fazlasını vermezdim. Ya da ben bazı şeyleri çok yanlış anladım ve kitabı tamamen yanlış yorumluyorum, emin değilim. Bu kitabı beğenen birkaç kişiyle sohbet ettikten sonra tekrar bir şans verebilirim belki.

Ekleme: Özellikle kitaplar konusunda fikirlerine en çok güvendiğim, değer verdiğim insanlardan biri olan Hazal ile konuştuktan sonra kitabın tekrar şans vermeye değmeyeceğine karar verdim. Eğer denk gelirsem diğer Geçtan kitaplarına da bakabilirim belki ama İnsan Olmak ile olan münasebetim sona erdi muhtemelen.
Profile Image for Sinem A..
479 reviews297 followers
November 11, 2020
neredeyse her satırı çizmiş olabilirim. insan olmaya dair ne çok şey var .
Profile Image for Hande.
52 reviews30 followers
January 16, 2021
Bu kadar hetero merkezli, cinsiyetçi ve homofobik cümleleri beklemiyordum. Zaman zaman toplumsal cinsiyet dinamiklerine eleştirel bakmaya çalışmışsa da sürekli teğet geçiyor.

Beni şoka sokan bazı cümlelerini şuraya bırakıyorum:

"Edilgin eşcinsel erkek, cinsel organından vazgeçmiş olmakla, böyle bir organa sahip olmayan ama sahip olanlara karşı öfke ve imrenme yaşayanların safına katılmıştır."

Lafa bak hele:
"[...]Gün boyunca 'Hiç halim yok!' sözleri ya da 'ah!', 'of' iniltileri ile dolaşırlar. Özellikle bazı ev kadınlarında 'günlük gaile' olarak nitelendirdikleri, genellikle evin genel bakımı ya da günlük alışverişten başka bir şey değildir. Bu tür yakınmalar, çevresinin o kişiden fazla sorumluluk beklemesini engellemiş olur. [...] Öte yandan bu insanlar yakınmalarıyla çevrelerindeki kişilerde suçluluk duyguları yaratarak onları egemenlikleri altına alabilir ve isteklerine boyun eğdirebilir."

Allaama şükür feminizm var.
Profile Image for Selvin.
20 reviews23 followers
February 1, 2015
5 yerine 4 yıldız vermemin tek sebebi, keşke olumsuzu olumluya dönüştürme konusunda biraz daha umut verseydi, keşke insanın kendini gerçekleştirmesi konusu biraz daha detaylı ele alınsaydı. yine de 4 değil 4,5 demek isterim :) insanın kendisini ve çevresini anlamlandırması konusunda müthiş bir rehber.
Profile Image for Özlem Güzelharcan.
Author 5 books344 followers
August 23, 2020
Uzun lafın kısası: Tam bir hayalkırıklığı!

Uzun laf:

İyi ki Engin Geçtan okumaya bu kitap ile başlamamışım, zira “Rastgele Ben” gibi güzel bir kitabı asla okumazdım eğer ilk bu kitabı okusaydım!

Yazar kitabı 1980lerin başında yazmış, elimdeki 2016 baskısı ve önsözünde ilk yazıldığından bu yana “tek bir sözcüğün değiştirilmediğinden” bahsetmiş yazar 2000li yılların baskıları için konuşurken.

Bunu ilk sayfada okurken bir işkillenmiştim aslında ama yine de belki şahane bir kitaptır, evrenseldir, ufuk açıcıdır, klasiktir falan da bu psikolojik/klinik bilgiler/bulgular/fikirler 80lerden bu yana değişmemiş, severek okunmuştur dedim ama nafile, ilk hissiyatım yine beni yanıltmadı. Üzgünüm.

Kitap düz bir anlatıma sahip. Saptanan çoğu insan davranışları ve kökeninde yatan duygu durumları hepimizin artık aşina olduğu hatta ezberlediği bilgiler. Bunlarla ilgili herhangi bir vaka incelemesi, örneklemi veya problemi giderebilecek çözüm önerileri falan yok. Buraya kadar sorun da yok aslında, olabilir, lakin kitabın homofobik dili gerçekten gözden kaçamayacak nitelikte! Şöyle ki:

“Kimi ise erkekliklerine ilişkin değersizlik duygularını tam karşıtı bir yönde ödünlemeye çalışır. Kadınsı bir kimliği benimseyerek kendinden beklenen erkeklik rolüne aldırmadığını, topluma meydan okurcasına ve insnaları şoke edercesine ortaya koyar” s.81

Kitap yazılıp basıldığı tarihte Dünya Sağlık Örgütü eşcinselliği hala hastalık olarak görüyor tabi, ama kısa bir süre sonra, 1990’da bu tabiri sonsuza dek lügatından çıkarıyor.

Yukarıda yazılanı masumane kabul edebiliriz belki ama yine yazarın şöyle cümleleri mevcut kitapta:

“Erkekleri baştan çıkarma eğilimi erkeklere yönelik bir öfkenin yanı sıra sürekli bir ilişki içinde zedelenme korkusundan da kaynaklanabilir. Bu tür kadınlar erkek eşcinselliğine karşı büyük bir ilgi geliştirirler. Bu, babalarında baştan çıkarıcı davranışlar görülen kadınlarda daha belirgindir. Hadımlanmış bir erkeğin varlığının erkeklere yönelik sadizmlerine doyum sağlamasının yanı sıra, bri erkeği hadımlaştırma eğilimlerinin gerçekleşmiş olduğunu görmekten ötürü duyulan suçluluk bu tür erkeklere yakınlık duymalarını sağlar.” s. 126

Eşcinsel erkeğin “hadımlaşmış erkek” olarak tanımlanması bende tam “Bayılazaaam” hissi yaratmıştı ki ardından şu cümleyi okuyuverdim:

“Edilgin eşcinsel erkek, cinsel organından vazgeçmiş(!) böyle bir organa sahip olmayan ama sahip olanlara karşı öfke ve inrenme yaşayanların safına katılmıştır!” s.127

Ünlemi ben koydum!

2 yıldız vermemin sebebi kaygı-öfke bölümlerindeki bazı güzel saptamalar ve bir kaç dikkatimi çeken cümle ve Rastgele Ben hatrı içindir. Buradaki bazı “homofobiyi nereden çıkardın?” yorumlarına da biraz somut yorum olsun istedim.

Bye bye 19. yüzyıl Freudyan, pardon 80ler psikanalizi.
Profile Image for Cemre.
715 reviews553 followers
July 30, 2019
Engin Geçtan, uzun zamandır okumak istediğim bir yazardı; ancak kendisinin bir psikiyatr olmasından ötürü çekincelerim vardı. Çekincelerim ise tamamen kendimle alakalıydı; "tıbbî terimleri çok kullanıyorsa anlar mıyım, sıkılır mıyım" diye düşünüyordum; çünkü bu konuda akademik bilgim son derece sınırlı. Şayet siz de benzer çekincelere sahipseniz onları bir kenara koymanızı öneririm, zira Geçtan, her okuyucunun rahatça kavrayabileceği bir eser koymuş ortaya.

Kitapta temel olarak günümüzde hepimizin yaşadığı bazı problemler (kaygı, yalnızlık, vesaire) ve bu problemlerin kaynakları incelenmiş. "Hepimizin karşılaştığı" kısmının altını çizmekte fayda var -en azından benim için-; çünkü bazı yerlerde "bu anlatılan tam olarak ben!" deyip durdum. Bu durumun zaman zaman rahatsız edici olduğunu da itiraf etmek gerek. İnsan kendisine bu şekilde dışardan bakınca kendisinden pek hoşlanmayabiliyor. Yine de bunun kendimizi anlama yolunda faydalı olduğu da ayrı bir gerçek elbette. Bununla birlikte Geçtan'ın çeşitli varsayımlarını ve çıkarımlarını isabetli bulduğumu söyleyemem ya da daha doğru şekilde ifade edecek olursam kitapta anlatılan sorunları yaşayanların bu şekilde "tek tipmişçesine" ele alınmasını kendimce doğru bulmadım. Bu alanda uzman olan birinin karşında ben kim oluyorum, o da ayrı bir mesele tabii ki; ama dediğim gibi bazı durumlarda bu denli kesin yargılara varmak ne kadar isabetli bilemiyorum.
Profile Image for nursish.
36 reviews2 followers
September 7, 2025
bayıldım, bayıldım, bayıldım.
belki de böyle şeyler okumaya çok aç olduğum bir dönemde okudum ama bayıldım.
kitap çok çok farklı ya da akademik şeyler söyleyen bir kitap değil, bu nedenle de okuması çok kolay ve konforlu. psikolojiye, insan davranışlarına ilgi duyan, "bu konuda okuma yapmak istiyorum ama kitaplar çok ağır" diye düşünen, benim gibi 20'li yaş bunalımlarına girmeye başlayan (hatta 30'lara yaklaşırken :) ) ve "ben ne yaşıyorum, benim zihnimden neden böyle geçiyor" vs. diye düşünenlere ilaç gibi gelebilecek bir kitap. bazı yerleri tokat gibi çarptı suratıma. ara ara ya acaba ben de böyle miyim? benim yaşadığım şey bu mu? diye kendimi ve çevremdekileri sorgulamama vesile oldu. o kadar çok yerin altını çizdim ki. kendinizi anlamak istiyorsanız, insanları anlamak istiyorsanız, bu neden böyle, ben neden böyleyim sorguları içindeyseniz; çözüm sunmaz belki tümden de değiştirmez hayatınızı ama kendinizi keşfetmek, anlamaya başlamak ve hatta bir şeyleri sorgulamaya başlamak için büyük bir adım, kitapta da söylendiği gibi.
kitabı olması gerekenden kısa sürede okudum muhtemelen. çünkü çok aç gibi çevirdim sayfaları.
kesinlikle ara ara bakılacak ve dönem dönem tümden tekrar okunacak bir kitap olarak kitaplığıma kaldırıyorum şimdilik.
Profile Image for Mustafa Şahin.
452 reviews106 followers
March 4, 2018
Çok başarılı bir kitap! Tabii psikolojik olarak okumaya hazırlıklı olmak lazım. Çünkü insan içinde kendi sorunlarını buluyor. Ön yargılardan sıyrılıp okununca kesinlikle insana bir şeyler katacaktır. ‘Ne’yi değil ‘nasıl’ yaşadığımız önemlidir diyor. Çok çok güzel, tekrar okunası bir eser.
Profile Image for Tuğçe Kozak.
278 reviews277 followers
April 14, 2018
Tüm yıldızlar sana 💕💕 Her insanın mutlaka okuması gereken müthiş bir kitap, ‘insan olmak’ neleri içeriyor bunu çok etkili bir biçimde anlatıyor, iyi ki böyle bir insan geçmiş bu dünyadan, Engin Geçtan külliyatı asla es geçilmemeli.
Profile Image for Sezin.
16 reviews3 followers
July 2, 2017
Engin Gençtan Freud'un görüşlerini fazlasıyla benimseyerek, ardından gelen analistleri, düşünürleri ve düşünce akımlarını neredeyse tamamen dışarıda bırakarak yüz yıl öncesinin perspektifiyle günümüze bakmaya çalışıyor. Doğal olarak savunduğu görüşlerin büyük bir kısmının zamanı geçmiş durumda.

Bir ruh sağlığı çalışanının hala ve hala bu kadar seksist ve homofobik olması ayrıca üzücü bir durum. Hele ki bu kitabın hedef okuyucu kitlesinin alan dışı insanlar olduğu düşünüldüğünde, insanların bu kitabı okuyup edineceği fikirler hakkında ciddi endişe duyuyorum.
Profile Image for melis.
290 reviews142 followers
January 30, 2016
3.5

Bu kitabı daha çok seveceğimi düşünmüştüm ama olmadı. Kitabın ismiyle de ilgili olan aşırı genellemeler, kadınlık-erkeklik üzerine yapılan kimi yorumlar ve ele alınanın yalnızca ama yalnızca heteroseksüel ilişki olması ve bunun da sürekli olarak vurgulanması beni rahatsız etti.
Profile Image for Beste Bal.
Author 12 books63 followers
March 26, 2020
kendime not: bu kitabı covid-19 salgınında, korku içerisinde kendini eve kapadığın günlerde okudun.

Bu not, küresel ölçekte ve elbette toplumsal olarak karşı karşıya olduğumuz 'görünmez' ve bu nedenle yayılmasını kontrol altına almanın müthiş zor olduğu bir 'tehlike' karşısında asla soğukkanlı olamadığımız, herkesin birbirini hunharca suçladığı, korku, kaygı, panik dolu günlerde kendimi, düşünce ve davranış şekillerimi, içinde yaşadığım toplumu, refleksilerimizi anlamlandırabilmemde bu kitabın açtığı kapının önemini bana hatırlatacaktır. Bir kere bir 'görü' kazandıktan sonra onu bir kenara bırakıp onunla hiç karşılaşmamışım, yolum kesişmemiş gibi davranmak benim için çok güç. Psikanaliz ve sosyal psikoloji alanlarına biraz merakınız varsa, kendi deneyimlerini ve yorumlarını paylaşma konusunda oldukça cömert ve kendi içinde tutarlı bir anlatı sunan Engin Geçtan'ın bu eserini mutlaka elinize alın derim. Sizi yakalayacak o ilk cümleden sonrası, size iyi gelecek, iddia ediyorum:)
Profile Image for Harmonyofbooks.
501 reviews206 followers
March 29, 2021
“Şimdiki zamanın hem geleceği hem de geçmişi içerdiğini görmezden gelen toplumların bireyleri ise evrensel olma niteliğe ulaşamaz!”
5/5⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️
Mart ayı okuma açısından tahmin ettiğimin altında bir performans sergilediğim için geçen günlerde en çok merak ettiğim ve içeriğine dair en heyecanlandığım kitaplardan birini okumak istedim. Özellikle kurgu olmaması ve bana bir şeyler katacak olmasının heyecanıyla merakla elime aldım. Kitabın önsözünde yer alan kısımda yazarın kitabın okuyucularıyla olan ilişkisine dair kurduğu cümleler çok hoşuma gitti. Sonrasındaysa başlangıcıyla birlikte pür dikkatle okumaya başladım. Kendi karakterimde beğenmediğim noktalara dair birçok örnek bulmak, bunlar üzerine düşünmemi ve bu huyları değiştirebileceğime dair inancımı arttırdı. Her bölümde karşılaşıp şaşırdığım bir cümleyle duraksayıp birkaç dakika dalıp düşündüm. Bilgi birikimi olarak birçok şey katmasının yanı sıra insanın kendisine dair ortak noktaları bulmasıyla çok değerli bir kitap oldu gözümde. Sadece kitap okumayı seven insanların değil, herkesin okumak için şans vermesi gereken aile yapısına, insan karakterine, yaşam amacına, geçmişe, günümüze ve geleceğe değinen çok anlamlı bir kitaptı. Kesinlikle okumanızı öneririm.
Profile Image for Farid Musayev.
67 reviews9 followers
March 3, 2024
Bu kitab məni 98 fərqli yerimdən bıçaqladı. Heç gözləmədiyim halda möhtəşəm bir psixologiya kitabı kimi bu mövzudakı biliklərimi təzələdi və artırdı. Əsasən fərdi və ailə psixologiyasına diqqət yetirsə də, həmçinin yaşadığı cəmiyyətin və şəxsi təcrübələrinin insanın psixologiyası üzərində olan effektlərini də olduqca aydın bir şəkildə izah edir. Xüsusilə yeni ailə quran, və ya qurmaq istəyən insanların oxuması fikrimcə məsləhətdir. Oxumaq istəyənlərə xoş mütaliələr!
Profile Image for Baris Ozyurt.
905 reviews31 followers
July 22, 2021
“Buzdolabı, televizyon ve çamaşır makinesi aynı anda çalışırken bir de elektrik sobasının düğmesini çevirirsek evimizin elektrik sistemi aşın yüklenir ve sigorta atar, hatta elektrikler tümden kesilebilir. Bu duruma ‘aşırı yükleme’ denir. İnsan beyni de karmaşık bir elektrik şebekesidir, aşırı bilgi ve uyarımla yüklendiğinde kısa devre yapar.”(s.27)
Profile Image for M'S Fatih.
54 reviews2 followers
May 23, 2020
Bu kadar donanımlı insanların yazdıkları kitaplarda genelde bir sürü bilmediğimiz terimler, kavramlar olur. Onları okumaya, anlamaya çalışırken kitabın özünü unuturuz. Bu kitapta ise tam tersine insanın hangi amaçlarla ve nasıl belirli şekillerde davrandığı en basit haliyle, gereksiz hiçbir ayrıntıya girilmeden anlatılmış. İçerisinde neden böyle olduğumuz değil ama nasıl böyle olduğumuzu anlamamız için alınması gereken onlarca ders var. Tekrar okunması ve sürekli el altında tutulması gereken bir kitap.
Profile Image for Burak Candan.
112 reviews12 followers
April 7, 2022
İnsan Olmak, insanın bilinçaltına iterek otomatikleştirdiği, çoğunlukla normal addettiği, lakin onu huzur bulmaktan ve çevresine huzur vermekten alıkoyan anormal aksiyonlarının temelindeki travmalara ışık tutuyor. Yazar aslında bizim gibi kimlik bunalımı yaşayan, geçiş dönemi hızlıca ve yarım yamalak olmuş toplumların (hatta özellikle bizim toplumumuzun) bireylerinin ruhsal sıkıntılarından bahsediyor. Genellikle ailenin tarihsel kökenindeki ilk çocuğa -bilerek ya da bilmeyerek- yansıtılmış bir eksikliğin çocukta yarattığı travmayı ve bu travmanın çocuk tarafından bir sonraki nesile başka bir eksiklik olarak yansıtması sonucu oluşan bir kısır döngüyü farkediyor, bu döngünün devamına sebebiyet veren tutum ve davranışların farkına varıyoruz. Geçtan; kadın-erkek, karı-koca, anne-baba-çoçuk, bilumum sosyal ilişkilerde ailede edinilen bu reflekslerin etkilerinin görüldüğü gerçeğini ortaya koyarken, insan/toplum olarak bir sonraki adıma (bireyleşmeye) geçişi engelleyen bu olamamışlığın sebeplerini sıralıyor. Fakat her ne kadar tespitler muazzam olsa da, kanımca yazar bunlara çözüm yolları önermekte yetersiz kalıyor. Yazar, insanın bu travmalarıyla yüzleşmesi ve kendi kendini iyileştirmesi gerekliliğinde takılı kalırken bir çoğu çocuklukta insana kazınmış bu sorunların silinebileceği ümidini taşıyor.

Kitapta bu topluma mensup herkesin öyle ya da böyle mutlaka kendisini veya çevresinden birilerini gösterecek, onu davranışının kökeniyle yüzleştirecek saptamalar bulunuyor. Bu yönden okuyup tüketilecek değil, kişinin kendini rahatsız eden (veyahut ayırdında dahi olmadığı), bir şekilde hayatını sekteye uğratan tutumlarını görebilmek ve yazarın savunduğu gibi üzerine giderek bunları iyileştirmek isteyen kişiler için ara ara başvurulması gereken, güncelliğini sürekli koruyacak bir eseri okuyoruz.
Profile Image for Beyza.
206 reviews31 followers
March 16, 2017
İnsanın kendini içinde bulduğu birçok döngünün derli toplu bir şekilde anlatıldığı bir kitap ama bazı yerlerde klasik psikanalizin dışına çıkamadığı ve zaman zaman heteronormatif ve ataerkil bir söylem taşıdığı için ancak üç yıldız verebiliyorum. Özellikle başlığı nedeniyle hevesle beklediğim Ortak Yaşam İlişkisi bölümünde yaşadığım hayal kırıklığı çok büyük oldu. Yine de psikolojiyle ilgilenenlere, bu uyarıyı da yapmayı unutmadan, bu kitabı önerebilirim. Zamanımızı nasıl ve ne şekilde harcadığımıza, ilişkilerimizi neler uğruna feda ettiğimize ve kendimize hangi yollarla zarar verdiğimize dair birçok cevap var ve bunları okumak, insana kendi alışageldiği davranış kalıplarının dışındaki seçeneklerini hatırlatıyor. Bu açıdan da bireysel olarak oldukça aydınlatıcı bulduğumu söyleyebilirim.
Profile Image for Hande Kılıçoğlu.
173 reviews73 followers
November 16, 2018
Sanırım bu yıl okuduğum en iyi kitaptı. Kitap dediğime bakmayın aslında, bir nevi insanı anlama, kendini tanıma kılavuzu. Her bir cümlesini tekrar tekrar okuyup, tekrar tekrar üzerine düşünmek gerekiyor. Eminim ki okurken siz de kitapta kendinizi, davranışlarınızı ve tepkilerinizi anlatan en az birkaç paragraf bulacaksınız. Kendinizi ve çevrenizdekileri okumak istiyorsanız hiç vakit kaybetmeden bu kitabı edinin derim. Kitaplığın en kolay erişilecek yerine konulup ara ara tekrar okunulacak bir "kullanım kılavuzu" bence.
Profile Image for Eda Alagözlü.
13 reviews1 follower
June 25, 2015
İnsan denen sütübozuk canlıyı tanımak, ama daha önemlisi kendin hakkında fikir edinmek için güzel bir kitap. Bir arkadaşım, umut vermek ve yol göstermek yerine sadece objektif bir bakış sunduğu için notunu kırmış. Ben de tam tersine aynı nedenle 3 yerine 4 yıldız verdim. Çünkü bu onu "kişisel gelişim" yığınından farklı yapan şey.
Profile Image for Ipek.
106 reviews40 followers
June 16, 2017
Her insanın kendini anlamak , çevredeki anlam veremediği insanları davranışları en azından yorumlayabilmek için insan psikolojisine dair şimdiye kadar okuduklarım arasında en verimli bulduğum kitaptı .

Başucu kitabı tabirini anlamsız buluyorum ama dönüp dönüp okuyacağım bir eser 👌🏻

Kendinizi tanımak önceliğinizse bu kitabı okumak bir adım daha attırır tavsiye ederim :)
Profile Image for Büke.
19 reviews4 followers
September 19, 2021
Şöyle bir düşündüm de, ders kitaplarını dışarıda bırakırsak galiba bu benim okuduğum ilk psikoloji kitabıydı. Dolayısıyla varoluşçu romanlarda kendi kendime yaptığım çıkarımları bir olay örgüsü olmadan cümle cümle okumak başlarda gerçekten enteresan geldi. İnsan doğasını belli kuramlar ya da düşünce akımlarının çıkış tarihleri üzerinden değil de aile, değersizlik duygusu, insanlardan korkmak gibi başlıklar altında veriyor; bana sorarsanız lafı biraz da "e işte hepi topu 3-5 etki ve onlara verdiğimiz 3-5 tepkiden ibaretiz"e getiriyor. Anlattığı neden-sonuç ilişkilerinin arasında "çok da şeyapmayın, okuyarak değil yaşayarak bilebilirsiniz" tadında verdiği ayarı da ayrıca sevdim ne yalan söyleyeyim.

Bazı kısımlar çok bariz ya da anlamsız gelebilir. Bazı kısımlar ise sizi tam o içinizi kemiren ya da yüzleşmek istemediğiniz hislerden yakalayacak.
Profile Image for Sameth K..
92 reviews6 followers
February 2, 2021
Yazar, insanın duygusal ve gelişimsel yönlerini yetkin bir biçimde ele almış olmakla birlikte mesleğinin gerektirdiği tüm parametreleri kitabına ustalıkla yansıtmıştır. Bu yapıta kendini yeniden tanımak ve kendini tamir etmek arzusunda olan insanların bir başucu kitabı olarak bakabiliriz. Altı çizilecek satırları fazlaca olan bir metin.

Öte yandan kitabın okuyucuya verdiği temaya bütüncül olarak bakıldığında yazarın ideal karakterli insan tipini tanımladığı görülür ancak bu tipe hiçbir zaman ulaşılamaz. Evet, insan kendi içine bakabildiği ve kendiyle hesaplaşabildiği zaman değişim süreçlerini tersine çevirmede yol alabilir ama bu, insan doğasındaki açgözlülük, hırs ve bencillik gibi ete yapışmış duyguları örselemekte yetersiz kalacaktır.
Profile Image for Carduelis.
93 reviews
April 4, 2025
Kitabın en hoşuma giden tarafı kendimin, çevremdeki insanların hali pürmelaline çok yakın, doğru tespitler içermesi ve sadeliği oldu. Bu toplum insanı, aile hayatı iyi analiz edilmiş. İstense kitabın sayfa sayısını rahatlıkla x2 yapılabilecek konu başlıklarına sahip olmasına rağmen konu özde bırakılmış, yalın ve net, bıktırmıyor. Kitabın alt başlıkları, bağlantı kurulma tarzı ve sıralamasıda ilginç ve mantıklı geldi. Dünyayı, yaşamı, bir bütün olarak varlığı anlamlı kılma çabasındaki insanın en başta kendini anlamak gibi bir derdi var ve bu kitap 1983 yılında yazılmış olmasına rağmen birçok vurucu paragraf içeriyor.
''Yirminci yüzyılın ilk yarısında, toplum normlarına uyma oranının normalliği, bu kurallardan sapma oranının ise normal-dışını belirlediği görüşü oldukça egemendi. Ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, toplumların da bazen hasta olabileceğinin fark edilmesi üzerine bu görüş geçerliğini önemli ölçüde yitirmiştir. Hasta toplum, bünyesindeki normal bir davranışı normal-dışı olarak yorumlayabilen toplumdur. Belirli bir oranda toplum kurallarına uyma, toplu halde yaşamak için gereklidir ve bunun karşıtı tutumlar bireyin kendisi için de zararlı olabilir. Ancak, normalliğin temel ölçütlerinden biri, kişinin kendisini iyi hissedebilmesidir. Bu ise yalnızca yaşamın sürdürülmesini değil, insanın dünya içinde kendine özgü bir yer edinebilmesini ve yaşamından doyum sağlayabilmesini de içerir. Buna karşılık, yalnızca toplumun onayına yönelik davranışlar kişiliğin ortadan silinmesine neden olabilir.''syf12

Kitap insan davranışlarının nedenini nasılını irdeliyor, kendinizi okuduğunuz cümlenin içinde buluyorsunuz. Gerçeklerimizi algılamamıza, bilinmeyenlerimizi azaltmamıza, kendimiz olarak yaşabilmemize yardımcı olabilecek, içimizdeki benle dış dünyanın bizden beklentileri arasındaki dengeyi koruyabilmemize yardımcı olabilecek paragraflar içeriyor. Aklımda kalanlardan; mutsuz çocukluk yaşantıları sonucu olumsuz duyguların tutsağı olmamak, zedelenmemek için kaçınma tepkileri oluşturmanın abartılmaması, kızgınlıklarını seven insanların bunu karakter özelliğine dönüştüren kızgınlık tepkileri, en hoşuma giden paragraflardan birinin girişi ‘’insanlara ulaşabilme umudunu yitiren bazı kişilerde ise kaygı dış dünya olayları yerine iç organlara yöneltilir’’😊

Kitapta takıldığım birkaç cinsiyetçi paragrafta oldu aslında, önsözünde yirmi yıl sonra bile ilk baskıdan itibaren hiç değiştirilmediğinden bahsedilmiş, aslında yirmi yıl insanın zamanın ve fikirlerin değişmesi için yeterli bir süre, bu esneklik hocadada var gibi geldi bana ama demek ki tercih edilmemiş.
Herkese keyifli okumalar.


Gerçek anlamda sevgi, diğer insanları da kendimiz kadar sevebilmeyi içerir, kendimizden çok ya da kendi yerimize değil. Bir başka deyişle, sevgi, diğer insanların seçimlerini kendi se-çimlerimiz gibi sevebildiğimizde gerçekleşir. Ama sevgi tek bir yaşantı değil süreçtir. İnsanın kendisini savunmasızca ortaya koyabilmiş olmasının acılarını ve zaferini içeren bir süreç. Mutluluk o anda yaşanılan her şeyi hissedebilmektir. Dünyamızla karşılıklı etkileşimlerimizde keder de yaşanır sevinç de Mutsuzluk, yaşama katılacak yürekliliği gösterecek yerde, însanın kendi içinde ürettiği ve gerçek dünyayla ilgisi olmayan duygularla yoğrularak kendini yaşamaktan kaçınma sonucu yaşanan bir olgudur. Mutsuz insan, kederine karamsarlık, sevincine kaygı katar, gerçeğini doyasıya yaşayamaz. Çünkü kendine karşıdır.
Oysa yaşamak ve sevmek birbirinden ayrı olgular değil, bir bütündür. Kendimizi yaşayabildiğimiz ve beraberliklerimize bir şeyler katabildiğimiz her yerde sevgi vardır. Ama bu, içinde bulunduğumuz kısırdöngülerden özgürleşip, her yaşantı parçasının bizi çevreye yönelik yeni bir etkileşime doğru harekete geçirmesiyle gerçekleştirilir. Bir başka deyişle, sürekli yaşantı üretebil-meyi içerir. Dünyamızla beraberliğimizde bu sürekliliği ya da ileri doğru hareket eden süreci gerçekleştirebilmek, kendini yaşamakla eşanlam taşır.
İnsanlar sürekli seçim yaparlar, ama çoğu bunu kabul etmek istemez. Denize girmek için kıyıya gelen üç kişiden biri derhal suya dalabilir, diğeri sonunda nasıl olsa gireceğini bildiği halde bir süre suyun soğukluğunu deneyerek vakit geçirdikten sonra girebilir, sonuncusu ise girmekten vazgeçebilir ve girenleri seyreder. Bu bir seçimdir ve insan nasıl isterse öyle "olur". Ama seçimlerinin sonuçlarını da kabullenmesi koşuluyla!syf173

Düşmanca eğilimlerini tanımaya ve kabul etmeye başlayan insan, davranışlarının kendisi için ne denli zararlı olduğunu görmeye başlar ve bundan rahatsız olur. Çünkü insan haklı olduğunu kolayca kabul eder, ama yanılmış olduğunu kabul etmek benliğe indirilmiş bir darbe olarak yaşanır. Ama bu rahatsızlığın olumlu bir yanı da vardır: İnsanı bir şeyler yapmaya güdüler. Düşmanca senaryolarının yerine neler koyabileceğini ise kendi doğasından bulup çıkarabilir. Örneğin kızgınlık tepkilerini anın-da fark ederek, yaşanmakta olan durumu en uygun biçimde dışavurabilme çabaları başarıya ulaştığında, düşmanca eğilimlere neden olan birikimler de ortadan kalkar. Kızgınlık tepkisi kendini koruma içgüdüsünün doğal bir parçasıdır ve düşmanca eğilimlerin etkinlik kazandırdığı yıkıcılıktan farklıdır. İşte bu ayrı-mı yapabilmiş olmak, insanın olumlu duyguları kadar olumsuz duyguları da yaşama hakkını kendisine tanıyabilmesini sağlar. Böyle bir durum insanın kendinden utanma duygusunu da ortadan kaldıracağından, içindeki hayvanın canlı ve yaratıcı nitelikleri de etkinlik kazanabilir.

İçimizdeki hayvan ölçüsüz bir davranışa neden olduğunda onu affedebilmeliyiz. Suçluluk duyacağımız bir davranışa neden olduğunda bunu büyütmek yerine onarmaya çalışmalıyız. Üstelik arada bir bize zararsız bir biçimde egemen olabilmesi-ne de fırsat tanımalıyız. Eğer bir işi yapmaya üşeniyorsak, düşünmeliyiz. Eğer bu işi yapmadığımızda çok huzursuz olacak-sak onu bir an önce yapmalıyız. Ama eğer o işi gerçekten yapmak istemiyorsak kendimizi suçlamadan başka bir şey yapıp keyfini çıkarmalıyız. Arada bir zararsız bir çılgınlık yapmak bize iyi gelir!syf167


Acı da verse hoşlanmadığımız kendimizle yüzleşebilmeli ve bu yüzden asla kendimizi lanetlememeliyiz. Kendini lanetlemek ya da kendine acımak insanın sorumluluklarını görebilmesini engeller. Güçlülük, yürekli olmayı gerektirir. Yüreklilikse insanın kendi gerçekleriyle yüzleşebilmesini içerir. İnsanın kendine yabancılaşması pahasına kazanılan güç, gerçek güç değildir. Güçsüzlüğümüzü yaşayabilecek yürekliliği gösterdiğimiz bir anda biri bizi küçümserse, bu onun sorunudur. Aslında için için aynı yürekliliği gösterebilmiş olmayı o da ister, ama abartılmış gururunun tutsağı olduğu için bunu göze alamaz. Bazı insanlar, kendimizi dürüstçe yaşadığımız zaman, diğerlerinin bu "açık"tan yararlanarak bizi devirmeye çalışacakları görüşünü savunurlar. Oysa bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir.syf84

narsisist insan kendisiyle bir tür sevgi ilişkisi içerisindedir. Çünkü yalnızdır. İnsanlarla birlikte olduğunda da yalnızdır, ama onlarla ilişki halinde olduğu sanısındadır. Gerçek anlamda ilişki, zaman zaman ortaya çıkabilecek sorunların "işbirliği" ile çözümlenebileceğini öğrenmiş olmayı içerir. Narsisist insanlar işbirliğini öğrenememiş kişilerdir. Çünkü yalnızca kendi görüşlerinin doğruluğuna inanır ve diğer insanların duygu ve düşüncelerini anlamak için çaba göstermezler.
Narsisist kişi, bir yandan için için aşağılık duyguları yaşarken, bir yandan da kendisine hayranmışçasına davranır. Açık ya da üstü kapalı biçimde kendisini över, bu övgünün başkaların-dan da gelmesini bekler ve hatta onları buna zorlayıcı davranışlarda bulunur. Kendisini eleştirmeye kalkışan insanları kötü niyetli ve düşman olarak algılar. Eleştirilerin içeriğini geçersiz kılacak gerekçeler bularak yine kendi doğruluğuna inanır. Diğer insanlara sürekli kusur bulur ve onları küçümser. Aslında küçümsediği kendi gerçek benliğidir. Buna karşılık, olduğunu sandığı ve olmak istediği imajı gerçekleştirdiklerini sandığı kişilere karşı hayranlık geliştirir. Çünkü kendisini onlarda bulduğu görkemle özdeşleştirir ve gerek kendisinden gerekse yücelttiği bu insanlardan abartılmış bir biçimde söz eder. Ne var ki, yeterince veri olmaksızın hayranlık geliştirdiği kişilerin kendileri de genellikle narsisist nitelikler taşıyan insanlardır.
Narsisist kişi yaptığı her işin, söylediği her sözün üstün nitelikte olduğuna inanır. Bu onun noksanlarını görebilmesini, yaptığı yanlışlardan ders alabilmesini, dolayısıyla kendisini geliştirebilmesini engeller. Kimi narsisist, yarattığı yalancı görke-mini kabul eden bir hayran grubu edinebilirse de çoğu bunu başaramaz ve çevresi tarafından dışlanır ya da alaya alınır.
Narsisist kişilerle iletişim kurabilmek oldukça güçtür. Çoğu o anda aklında ne varsa onu konuşur ki bu da genellikle kendisine, duygularına, düşüncelerine ve yaptıklarına ilişkindir. Söylediklerinin karşı tarafta nasıl bir etki yarattığına aldırmadığından ve onların anlattıklarını anlamaya çalışmayarak salt kendi bakış açısından değerlendirdiğinden, böyle bir insanla gerçek bir diyalog kurulamaz. Narsisist kişi, ancak karşısındaki insanda kendisine ilişkin bir yaşantının yansımasını gördüğünde onunla ilgilenir. Bunun dışındaki konuları çoğu kez algılamaz bile.syf117
Profile Image for Didem.
72 reviews10 followers
March 31, 2018
Insan Olmak kitabi, yazarin kendi deneyimleri, gozlemleri ve okuduklariyla olusturdugu birikimini, insanin hallerini anlatan oldukca temel bilgiler iceren bir kitap. Kitaptan alinan keyif, okuyucunun altyapisina ve bu konularda hali hazirda bildiklerinin derecesine gore degisim gosterecektir diye tahmin ediyorum. Onun disinda kitapta kullanilan dil, sanki okuduklarimiz yazarin gorusleri degil de birer katiksiz gercekmis hissi veriyor ve insani zaman zaman rahatsiz ediyor. Ancak herseye ragmen, insani daha iyi anlamayi irdeleyen Engin Gectan'in bu kitabini zevkle okudum.
Displaying 1 - 30 of 562 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.