Jump to ratings and reviews
Rate this book

Le combat ordinaire #1-4

Los combates cotidianos

Rate this book
Esta es la historia de Marco, un ya no tan joven fotógrafo que intenta encajar las piezas de la vida: su trabajo, mujer, su hija, su pasado... Esta es la historia de Marco, un recién estrenado padre que intenta descubrir cómo hacerle ver a su hija que la vida es un regalo, sin perder los nervios. Esta es la historia de Marco, que aún no sabe adónde va.

250 pages, Hardcover

First published December 3, 2010

46 people are currently reading
1593 people want to read

About the author

Manu Larcenet

125 books430 followers
Manu Larcenet (full name: Emmanuel Larcenet) is a French comics writer and artist. He has been working with Fluide Glacial magazine since 1994 and with Spirou magazine since 1997.

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
1,830 (59%)
4 stars
960 (31%)
3 stars
222 (7%)
2 stars
42 (1%)
1 star
6 (<1%)
Displaying 1 - 30 of 322 reviews
Profile Image for ArturoBelano.
100 reviews354 followers
November 27, 2018
Grafik roman yetkin olduğum bir tür değil, bu tarz okuduğum kitap sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ancak bu durum bu kitabı hararetle tavsiye etmemi engelleyemez.

Çizimlerine ayrı metnine ayrı hayran kaldığım bu kitap tam da yüzyılın başında hayatımızı kuşatan göçmenlik, yükselen faşizm, sınıfın tasfiyesi gibi evrensel problemleri büyüme sancısı çeken bir fotoğrafçının gündelik savaşları( aile, iş, panik atak, psikiyatri, ilişkiler ve babanın kaybı) ile iç içe harmanlayarak derin bir okuma imkanı seriyor önümüze. Kitabın iyi olduğuna dair okuduğum, dinlediğim tüm yorumlara rağmen bu kadar mükemmel olacağını tahmin etmemiştim.

Şişman cigaralar aşkına; Sıradan Zaferler ıskalanmaması gereken bir kitap, ıskalamayın efendim.

Profile Image for Jefi Sevilay.
778 reviews86 followers
November 17, 2024
4 yıldızla başlayıp 7 yıldızla bitirdim.

Bu yıl Portekiz ve Sualtı Kaynakçısı gibi birbirinden güzel çizgi romanlar okudum. Bunların sonuncusu da Sıradan Zaferler'di. Not: Eğer tavsiye etmek istediğiniz çizgi roman varsa yoruma yazabilirseniz çok sevinirim.

Fransızlar bu çizgiroman işini gerçekten biliyor. Açıkçası çizimine bayılmasam da hikayesi ve işlenişi gerçekten çok güzeldi. Hatta sıradan bir çizgiromanın aksine neredeyse kısa bir hikayeye yetecek kadar yazı vardı diyebilirim. Sağ-sol çatışması, Cezayir olayları, sendikacılık herhalde bir Fransız çizgiromanının olmazsa olmazı. Marco'nun kardeşiyle olan ilişkisine tek kelimeyle bayıldım. İyisiyle, kötüsüyle.

Hikaye gidişatıyla ilgili hiçbir ipucu vermiyor. Bir sonraki sayfada ne olacağını bilmiyorsunuz. Klişe konulara değinilmiş ama sıkıcı anlamda değil. Benim babam da Alzheimer hastası olduğu için Marco'yu en iyi ben anlarım. O endişeyi iliklerinize kadar yaşıyorsunuz.

*** Bence spoiler değil ama spoiler olabilir ***

Marco'nun özel mülke girmesi, mülk sahibinin köpeğinin kedisini yaralaması, Marco'nun sonradan ögrendiği eski faşist askerin kediyi farketmesi, Marco'nun koşarak kediyi veterinere götürmesi ve kedisine bakan Emily'le sevgili olması. Hayat bu kadar tesadüflerle dolu işte.

*** Spoiler bitti ***

Karakarga gerçekten güzel bir iş başarmış. Basım da, kağıt da, renkler de, çeviri de gayet yerindeydi. Muhtemelen bu yazdıklarımı görmüyorsunuz ama lütfen AMK kısaltmasını sözlüğünüzden çıkarın artık. Söz olarak yeterince çirkin olması yetmezmiş gibi sanki bu kısaltma günümüze kadar hep varmışçasına heryerde kullanıyorsunuz. Eminim ki daha yaratıcı olabilirsiniz.

Bununla birlikte çizgiromanda geçen pek çok güzel söz ruhuma dokundu. Utanmadan hepsini tek tek yazacağım.

- "Aşk söz konusu olduğunda rahat diye birşey yoktur."
- "Kaçmak da mücadele etmenin bir parçasıdır."
- "İlla çocukların olacak Marco. Bizi daha iyi adamlar haline getiren şey, budur."
- "Cesetlerin fotoğrafını çekerken ilginç olduğumu söylüyorlardı. Artık yaşayanlar ile ilgilendiğim için sıradan olduğumu söylüyorlar".
- "Ölmediğin zaman yaşamayı seçmek zorundasın".
- "Güzellikten vazgeçip değerli olana sarılmanın zamanı geldi".
- 2 yaşındaki kızı için: "O kadar kısa zamanda o kadar devrimsel keşfi ben yapsam kesin kafayı yerdim. Ona gerçekten saygı duyuyorum ve bunu içimde uyandırdığı içgüdüsel etkiden tamamen bağımsız olarak söylüyorum."
- "Kökler aptalca bir geleneğe tapınmaktan başka birşey değil. Bizi bir yere mıhlıyor ve oradan hiçbir yere kıpırdayamıyoruz. Kökler sadece ağaçlar içindir."
- "Sadece seçim zamanlarında vatanseverlik coşkusuna kapılan insanlara hiç güvenmiyorum."

Herkese keyifli okumalar!
Profile Image for Gülüzar - Ertl.
102 reviews30 followers
November 23, 2018
Fevkaladenin fevkinde demeden başlayamayacağım. Şöyle bir baktığımda çizimlerini zayıf bulan da olmuş ama ben özellikle pablo'nun çizimlerine bayıldım. Burun, yüz, yüzdeki kıllar ve derin bir ifade. Resmen konuşturmuş adam 😊 O büyük göz çizimleri ile duygu anlatımı yerine beden çizimleri, yüz ifadeleri ile koskocaman duygular anlatılmış. Konu ve yan karakterler, ana karakterin katmanlı yapısı çok iyi kurgulanmış. Arka planda Fransa'nın siyasi gelişmeleri, Cezayir travması, faşizmin yükseliş nedenleri, işçi hakları varken ön planda bir fotoğrafçının hem arka planla hem kendi ile olan dertleri büyük bir uyum içinde devam etmiş. Mizahın dozu öyle güzel ayarlanmış ve yerinde yapılmış ki hikaye ve karaktere farklı bir anlam yüklemiş. Sıradan bir adamın sıradan hayatı aslında okuduğumuz.

Ara ara elime alıp karıştıracağım ama illa ki yeniden okuyup çizimlerini seyre dalacağım bir kitap.

Hem grafik hem edebi bir roman; daha ne olsun! Benim gibi bilmeyenlere gelsin; grafik romanı, çizgi romandan ayıran şey hikayenin yavaşlığı, karakterlerin derinliği imiş.

"GEORGE!" "GEORGE!"
"ŞİŞMAN CİGARALAR!" "ŞİŞMAN CİGARALAR!" bağırışlarınız beni benden aldı.

İyi okumalar!
Profile Image for Sine.
375 reviews464 followers
May 2, 2021
hemen bitirmiyim diye zorladım kendimi ama bugün dayanamadım artık. pablo ❤️
Profile Image for Fact100.
433 reviews38 followers
July 30, 2024
"Cesetlerin fotoğrafını çekerken ilginç olduğumu söylüyorlardı. Artık yaşayanlarla ilgilendiğim için "sıradan" olduğumu söylüyorlar."

Grafik roman türünün en önemli isimlerinden Manu Larcenet'e, 2004 yılında Angoulême ödülünü kazandıran "Sıradan Zaferler", bu türle tanışmak adına en doğru ve güzel seçim olabilecek bir eser.

"Hayat bize çok şey verir. Bunu bir türlü anlayamayız. Çünkü inatla azla yetinmeyi öğrenmişizdir."

Aile ilişkilerinden sosyal sınıflara, siyasetten psikolojiye hayatımızın içinde yer etmiş tüm evrensel ve sıradan kavramlar bu eserde kendine yer buluyor. Metinsel tatmin, ustaca bir görsel anlatımla (özellikle siyah beyaz çizimler çok etkileyici) pekişerek unutulmaz hale geliyor.

"Eğer sadece sonucun önemli olduğunu düşünüyorsan, süreci umursamıyorsun demektir… Ama medeniyet dediğin şeyi o süreç oluşturur."

"Hepimizin acıya, kedere ve eksik kaldığımız şeylere verdiğimiz tepkiler farklıdır. Bazı insanlar bu boşluğu doldurmak için uzun uzun konuşur, tartışır ya da çeşitli teoriler üretir. Kimileri ise tam tersine, çalışkan bir çocuğun matematik problemine odaklanışı gibi sessiz kalır. Bende ise, yoğun acılar uyuşturucu etkisi yapıyor. Konuşsam da sessiz de kalsam bir tarafım boş kalıyor. duygularımın aniden yok oluşu, sanırım kişisel olarak geliştirdiğim bir tür savunma mekanizması. Bu şekilde hayata devam edebiliyorum. Bir yanım diğer insanlarla kaynaşıp, ilişkiye girip hayatın rutin akışına devam ederken diğer yanım seyircilerden uzak bir şekilde gizli gizli kendi cehennemini yaşıyor."

Olağanüstü ve epik olaylardan ziyade hepimizin gündelik hayatında karşılaştığı sorunlar ve mücadeleler etrafında şekillenen bu kitabın orijinal adı "Le Combat Ordinaire", yani "Sıradan Mücadele".

Yaşantılarımız da zafer kazanmaktan ziyade süregelen bir mücadeleden sağlam çıkmak ve bundan memnun olmayı öğrenmek etrafında biçimleniyor.

Nihayetinde, varoluş, aile olmak ve aile kurmaya dair kaygılarımız, her gün yeniden ayağa kalkıp devam etmemiz, büyüdükçe eksilmemiz ve eksildikçe büyümemiz... Bunlar hepimizin sıradan zaferleri.

Bu açıdan bakıldığında eser, yalın ve gerçekçi anlatımıyla, ziyadesiyle özdeşlik kurulabilir ve erişilebilir bir okuma deneyimi sunuyor.

"Yaptığım her şeyin babamdan izler taşıması rahatlatıcı ya da tam tersine dehşet verici olabilir. Bana öğrettikleri sadece yapmak ve olmakla açıklanamaz. Kesinlikle onun bir parçasıyım. Kendimi ondan kurtardığıma inandığım zamanlar, geçici olarak sevinçten havalara uçuyorum. Ama kesinlikle uzun sürmüyor. Daha iyi veya daha kötü bir şekilde yüzeye çıkması bir saat bile sürmüyor. Birbirimizden ayrı insanlar olduğumuza bir türlü ikna olamıyorum.
Ben onun içindeyim, o da benim içimde.
Ben ölüyüm, o hayatta...
Bu bir gizem. Doğal olarak kendimi anlayabilmem onun kim olduğunu anlamama bağlı."

"Suçluluk, kim olduğunuz gerçeği karşısında duyduğunuz korkudur."

Daha önce bu türde bir eser okumamış olabilirsiniz ama bu kitap özelinde bir önemi yok. Gerek çizimleri gerekse öykü ve anlatımının yalın derinliğiyle grafik romanın gerçekten dokuzuncu sanat olduğunu ispat eden bu esere, tüm yetişkin okurların mutlaka bir şans vermesini öneririm.
Profile Image for merixien.
661 reviews628 followers
October 5, 2020
“Ne diyebilirim ki? Berbat olmadığı zaman, hayat inanılmazdır.”

Çizgi romanların ne kadar güçlü olabileceğinin kanıtı olan kitaplardan bir tanesi. Benzer bir tarzı Joe Sacco’nun çizgi romanlarında da yakalıyorsunuz.

Kitap, isminden çizimlerine muazzam bir kontrast barındırıyor. Savaş fotoğrafçılığından sıkılmış, hayat akışı panik ataklarla düzenli olarak bölünen bir adamın, sıradan hayat dertleriyle, aşık olmak, ebeveyn olmak, ebeveynlerinin yaşlanmasıyla başa çıkma çabasından, yükselen ırkçılık ve sağ eğilimle, karaktersiz meslektaşlarıyla aynı piyasada kendisi olarak var olma savaşına çok derinlere inen - pek de sıradan olmayan- zaferlerin (mücadelelerin) kitabı. Çizimler oldukça neşeli ve renkli olmasına karşın okurken sık sık gözleriniz dolacak kadar sarsıcı bir hikaye var. Zaten Larcenet’nin amacı da bu. Kazandığı “En İyi Çizgi Roman” ödülünün de hakkının başından sonuna veriyor. Çizgi roman okumaktan hiç hoşlanmayan bir insanın bile okuyup sevmemesi imkansız.


“Ölmeden önce ne kadar zayıflamış olsa da uzunca bir süre babamın içinde görebildiğim tek şey “baba” figürüydü. Yıkılmaz, yok edilemez... Bir çocuğun asla anlamayacağı yetişkinlik gerçeklerinden biri: babalar da ölümlüdür... Baba olmayı düşünmek sadece insanın bir gün öleceği fikrinden istifa etmesi anlamına gelmiyor. Aynı zamanda içindeki her zaman hata yapmaya meyilli olan adamı da postalaması demek oluyor. Babamın içine hapsolmuş olan adam kimdi acaba?”
Profile Image for Bilal Y..
105 reviews91 followers
September 3, 2018
Çizgi-romanı edebiyat statüsüne yükseltmemi sağlayan kitap oldu. Anlatımdaki tevazu ile sıradanlığın güzelliği, içinde bir dev olmadığına inanan bendenizi etkiledi. Benimle fikir birliği içinde olan ve duygudaşlık yapan karakterin hal ve hareketleri beni iyi hissetirdi..
Profile Image for Zeynep.
6 reviews
March 28, 2018
Kelimenin tam anlamıyla bayıldığım bir çizgi roman. Hayat, insanlar ve yaşadığımız çağ için hemen hemen herkesin yaptığı sorgulamaların yalın, gerçekçi ve samimi bir şekilde dışa vurumu. Yalnızların evrensel öyküsü bir fotoğrafçının kişisel hikayesiyle anlatılmış, epey de başarılı olunmuş. Angouleme Festivali'nde En İyi Çizgi Roman ödülünü kazanması sorgusuz sualsiz yerinde bir davranış olmuş.

Arka kapakta yazılanlar gibi ergenlikten çıkış ve olgunluğa geçiş süreci okuyucunun gözünün önünde çok güzel resmedilmiş, diyaloglanmış. Çok katmanlı, gerçekçi, aynı ben diyebilecek birçok kişi tanıyorum kendim de dahil olmak üzere. Karakarga yayınları gerçekten çok başarılı bir iş çıkarmış, çevirisi olsun, baskısı olsun. Okumayı düşünenlere sesleniyorum, sakın ola ertelemeyin, eminim ki çok seveceksiniz.
Profile Image for Seher Andaç.
345 reviews33 followers
September 15, 2017
Zaferin gürültüsü ile yenilginin uğultusu aynıysa, "sıradan" denilen ve dünya üzerindeki her bir insana dair olanın anlamı ne peki? Kitapta anlatılandan anladığım ve kendi sıradan yaşamımda da tecrübe ettiğim haliyle yollar hep ona çıkıyor. Ve üstelik bu tarifsiz güzel, bir o kadar da kıymetli bir şey:
"Bizim sokaktaki çekiç sesi hala devam ediyor."
....
Ödüllü bir kitap. Hikayesinin derdi, anlatımı, iç dış konuşma metinleri ve çizimleri ile hakketmiş kesinlikle.
....
Çizgi roman okumanın en güzel yanı benim için, elime bir kalem alıp çiziktiremem oldu:)
Profile Image for Larnacouer  de SH.
862 reviews196 followers
October 19, 2021
Neyin var, anlat bana?

Mutsuzum, Marco. Bunun normal olduğunu kendi kendime söyleyebilirim. Psikiyatristi ziyaret edip verdiği ilaçları alabilirim. İnatla yaşamaya devam edebilirim ama yine de mutsuzum... Hem de sürekli.


//

İçime oturdu, konuşasım yok.
Profile Image for Türkay.
438 reviews42 followers
May 26, 2021
Sıradan zaferler (İntegrale) Larcenet tarafından birleştirilmiş bir tek kitap olarak yayınlanmış...
Özenli bir baskı, özenli bir çeviriyle yayınlanan kitap bu özellikleriyle de övgüyü hak ediyor...

Ancak, sıradan zaferler bunun çok ötesinde bir grafik-roman... Sağlam bir öykü, sağlam çizimler, paneller, varoluş - anlam - yaşam üzerine vurucu sorular...

Güçlü bir edebiyat, güçlü bir grafik çizim...

Sıradan zaferler her okur için kaçırılmaması gereken bir hazine... Okuyunuz, okutunuz....

İkinci (üçüncü?) okuma Mayıs 2021. Her okumada bir kez daha hayran kaldığım bir grafik roman.
Profile Image for Banu Yıldıran Genç.
Author 2 books1,354 followers
July 30, 2023
büyüme ve hayata dair çok çok güzel bir grafik roman. tabii gerizekalı bir erkek ana karakter olduğu için epey sinir bozuyor ama o bile büyüdü. inanamazsınız.
sadece çizimle bu kadar büyük bir hikaye anlatılması beni resmin büyüsüne inandırıyor. tabii bu kitapta konuşma balonları da önemli ama siyah beyaz depresif bölümler, insanın kendisi hakkındaki çıplak gerçekler, babayla kurulan ilişki ki oğul tarafından çok ustaca bakmış, bir yandan da neo liberal politikalara ve sağa teslim olan dünyanın umutsuzluğu çok güzeldi.
dünya boka batmışken, seçimlerde aşırı sağ kazanmışken, allahım biz napacağız derken (çok mu tanıdık) sabah çocuğunuz ya da kediniz ya da köpeğiniz her neyse… uyandırılmanız ve yeni güne başlamanız, başlamak zorunda olmanız peş peşe karelerle verilmiş. aynı hayat gibi.
maalesef pablo’nun marco’ya söylediği “size iyi bir gelecek bırakmak istemiştik” cümlesi ve jack’in çekip gitmesi bu romanın en gerçek ve en acı yanları.
savaş suçu, bu suçun hangi şartlarda işlendiği ve pişman olacağın gençlik hatasını bir “çarmıh” gibi ömrünce sırtında taşımak detayı da etkileyiciydi. hayat tam da bu dedirten türden. ben kesinlikle marco kadar katı olamazdım en baştan beri.
ve elbette yine dünyayı döndüren kadınlar. kocasının toplumca reddedilen ölüm şekkinden sonra yapayalnız kalan annenin panjurları yasak olan renge boyama detayı, ne kadar doğru aslında.
marco tam bir dayaklık tip ama yine söylüyorum. bence emily ona çok fazla.
bir de erkek kardeş yok oldu, romanın ortalarına kadar çok yer verilen bu çocuğu unuttu mu yazar nedir. yıldızı buradan kırdım.
Profile Image for Berfin Kanat.
419 reviews174 followers
April 2, 2023
Okuduğum en en en güzel şeylerden birisi. Aynı ismi gibi, sıradan ve bu yüzden de çok samimi. Hafızamı silip baştan okuyabilsem keşke de aynı hisleri yaşasam. Buradayız, küçük dünyamızda yaşıyoruz ve daha fazlasına ihtiyacımız yok. Zaten kendi dünyamız bile zorluklarla dolu. Herkesin sahip olduğu sıradan zorluklar, sıradan mutluluklar. Kitabı bu yüzden sevdim, benden çok alakasız kişileri anlatmasına rağmen kendimi görmemi sağladığı, aynı anda hem iç dünyamı hem de bütün insanların yaşantısını hissettirdiği için.
Her sene tekrar tekrar okurum artık.
Profile Image for Rygard Battlehammer.
187 reviews88 followers
October 16, 2023
“harika bir sanatçı olabilirsin ama bu senin büyük bir göt olduğun gerçeğini değiştirmez. “


Gün geçmiyor ki sanat yapmasın bu Fransızlar. Espri var, şaka var diye geliyoruz, acımıyorlar, basıyorlar sanatı. Ama bu kez fularlı tayfa beni de yakaladı, mecburen astım beyaz bayrakları(haha).

Manu Larcenet aslında Bill Baroud ile tanıdığım bir çizgi romancıydı. Güzel bir mizah anlayışı olan, sevimli karakterler çizen, Punk ruhlu bir karikatürist olarak bilirdim kendisini. Fransız Spirou dergisinde 2000li yılların başlında çizdiği kimi çizgi romanlarını görmüştüm ve “Sıradan Zaferler”i gördüğümde, kitapla ilgili hemen hiç fikrim olmadan satın almıştım. Mizahi ve pek de ciddi olmayan bir hikaye bekliyordum yani. Açıkçası biraz hazırlıksız yakalandım ama şikayet edemem, zira tanıdığım bu yeni Larcenet’e bayıldım.

Birkaç güne yayarak, yavaş ve sindire sindire okudum kitabı ve en baştan söyleyeyim, beni etkiledi. Aslında bir yönüyle tanımlamak biraz zor Sıradan Zaferler’i; insan kendini “hiçbir şey hakkında Tv-Showu” anlatmaya çalışan George Costanza gibi hissediyor hafiften. Belki isminden başlamak lazım ilk olarak; orijinal adı olan “Le Combat ordinaire”’i, “Sıradan Savaşlar/Mücadeleler” diye mi çevirmeli yoksa “Sıradan Zaferler” yeterince isabetli mi tartışılır; ama her iki koşulda da adının hakkını veren bir kitap bu. Sıradan bir insanın sıradan hayatını anlatıyor Manu Larcenet çizgi roman boyunca. Marco’nun korkularını, hayatını şekillendiren anskiyetelerini, bunlara karşı verdiği savaşları, kimi zaman kazandığı ufak zaferleri okuyor, ergenliğin bitimine, yetişkinliğine, ebeveyn oluşuna, ailesi, sevgilisi, arkadaşları ile ilişkilerine, panik atak ile cebelleşmesine, hayatına tanık oluyor, iç içe geçmiş hikayelerin arasından süzülerek yaşamasını izliyoruz.

Kahramanımız Marco ile ilk karşılaşmamız bir terapi seansının sonunda. Genç bir fotoğrafçı, ergenliğinin hemen ardından savaş fotoğrafçılığı yapmış, uzun süredir panik ataktan muzdarip, hayata nasıl devam edeceğini bilemeyen, kafası karışık, hayatı kaygılarca şekillendirilmiş bir adam, terapistine neden seansları sonlandırmak istediğini anlatıyor. Bir taraftan panik atak, öngörülemez bir hortlak gibi, düzensiz aralıklarla ziyaret ediyor hayatını.

Ardından Marco’nun kardeşiyle tanışıyoruz. Karışık, aynı anda hem samimi hem de mesafeli bir ilişkileri var iki kardeşin. Birlikte büyürken paylaşılan bir hayat, uzun aralıklarla bölünmüş kavuşmalara evrilmiş artık. Bir taraftan asla devam eden ve hiç sona ermeyen samimi bir sohbet gibi; koca bir hayat boyunca beraber “şişman sigaralar” sarıp, ot içerken aylak aylak sohbete devam edebilecek dingin ve huzurlu bir uyuma sahipler. Öte yandaysa, boğazda kalan bir yumru var. Ne zaman Marco’nun uyum sağlayamayışı, aile dinamikleri ve etrafında oluşmuş tüm o gri bölge konu olsa üstlerine çöken çözümsüz bir buhran, mütemadiyen tökezleyip düştükleri görünmez engeller boğuyor ilişkilerini. Kardeşlerin oyuncu düşmanlığı ve teklifsiz yakınlığının harika bir birleşimi, insanı kıskandıracak bir yakınlık portre ediliyor, tatlı ekşi bir skalada zayıflanan/güçlenen, değişen, sarsılan ama asla kopmayan bir bağ anlatıyor.

Marco’nun annesi ve babası ise bir başka düğüm. Kırsalda sakin bir yaşam süren, kendi halinde bir yaşlı bir çift ve elbette onlar da zamanın acımasız dokunuşlarından muaf değiller. Annesi tatlı, zorlu, zeki bir yaşlı hanım ama hayat hakkında belirgin bir kavrayışı ve onu nasıl yaşamak istediğiyle ilgili kararlı bir tavrı var. Bir yanıyla klasik bir anne ama hikaye ilerledikçe o da değişeiyor adapte oluyor. Yalnızlığını, acısını ve ne istediğini inatçı bir çatışmaya dönüştürebilen, güçlü bir kadın. Yaşadığı kayıpla birlikte özgürleşen bir karakter anne, bazen bir panjurun rengiyle kendini var ediyor, bazen boşvermişlik illüzyonuna sığınıyor. Babası ise Alzheimer hastası eski bir tersane işçisi. Gün geçtikçe sağlık durumu kötüye gidiyor ama hastalığının bilincinde oluşu, daha kötüleşmeden önce iradi olarak kendi kaderine karar verme arzusu, oğlunun gözüne muazzam bir trajedi olarak görünüyor.

Marco, bir taraftan çocukluğu boyunca maruz kaldığı anne ve baba figürlerinin gözünün önünde değiştiğine tanık oluyor. Bu gerçek karşısında bocalıyor, kendi sallantılı varoluşunu bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. Bir yandan da anne ve babasını aslında olduklarından çok daha farklı, çok daha yüzeysel bir seviyede tanıdığını keşfediyor. Hayatın kesintisiz değişimi ve çocukluğun pembe filtrelerinin yoksunluğunda, idolleştirdiği figürlerin yıkılması, inançlarını üzerine kurduğu “özün” sarsılması karşısında adapte olmaya, gördüğünü anlamaya ve kabullenmeye çalışıyor.

Son derece içe dönük, samimi, kimi zaman tedirgin edici ve oldukça gerçek diyalogları var Larcenet’in. Karakterleri karmaşık ama daha da önemlisi statik değil. Gelişiyor, değişiyor, büyüyor veya yaşlanıyorlar. Harika bir zaman algısı var kitabın. Hikayenin dört bölüme ayrılmış yapısı hem kendi içinde uzun zamanlı bir devinime sahip, hem de diyalogların, olayların kısa zamanlı etkilerinin her şeyi nasıl değiştirdiğini görüyorsunuz hikaye boyunca.

Sıradan Zaferler’in bir diğer çatışması ise Emily. Marco ve Emily’nin ilişkileri neredeyse her aşaması küçük zaferlerden oluşuyor. Marco’nun bağlanma korkusu, değişime karşı direnci, aslında konforlu olmayan ama konfor alanı olarak belirlediği sınırlar dışına her çıktığında kendini içinde bulduğu kaos, olanca gerçekliğiyle yansıyor sayfalara. Son derece tanıdık, kolaylıkla empati kurabildiğim anksiyeteleri var kahramanın. Marco’nun biriktirdiği ve bastırdığı kaygıların yankılı patlamaları elbette hayatındaki her şeyi mütemadiyen bok ediyor. Üstüne, normal zamanlarda da makul ve akılcı hareket eden bir insan da değil Marco. Tüm bunlarla büyük bir sabırla baş ediyor Emily. Marco’nun bu korkuları ve gerginlikleri yer yer, “rahat dur artık kaprisli piç kurusu!” dedirtecek seviyede ama çoğumuzdan daha şanslı bir ilişkinin tarafı kendisi. Emily sayesinde adım adım korkularını aşıyor.

Sıradan Zaferler’in tüm bu ikili ilişkileri anlattığı fon ise giderek muhafazakarlaşan ve aşırı sağa teslim olan Fransa. Hikaye boyunca legal solun adım adım gerileyişi, işçi hareketi içindeki karşılığını yitirişi, sonunda Sarkozy’nin seçimi kazanmasıyla birlikte açık bir hezimete dönüşüyor. Marco, çocukluğunu tersane işçilerinin arasında oynayarak geçirmiş, proleterlerle birlikte büyümüş, işçi hareketinin mücadelesi de karakterine işlemiş bir genç. Bu “proleter öz,” aile algısı ile karışmış ve aidiyet duygusunu temelden şekillendirmiş durumda. Babasının, onun “ideallerine ihaneti,” ve solun giderek zayıflamasıyla da tuhaf bir psikolojik karmaşaya dönüşmüş durumda.

Aslında prestijli bir savaş muhabiri olmasına karşın, kariyeri de bir türlü istediği gibi gitmiyor Marco’nun . Anlık bir öfkeyle aldığı kararlar, genelde daha fazla karmaşaya neden oluyor. Sanat dünyasına girme çabası ise, bok kaşıklayan lümpen entelektüellerin dünyasında, hızlıca eriyip un ufak oluyor. Bu arada kitaptaki “ünlü bohem fotoğraf sanatçısı” figürü muazzam gerçekçi, tam bir dalyarak; Sanki bir an sonra sayfadan dışarı çıkıp, “Bıçaklandııııım, hastaneeeee” diye bağıracak gibi duruyor. Gerçek birinden esinlendi ise şahsen tanımak isterim.

Kurtuluşu tersaneye dönmekte buluyor Marco. Çocukluğundan beri tanıdığı işçilerin arasında fotoğraflar çekmeye başlıyor. Aslında kişisel, mesleki, duygusal, ailevi, ne varsa hayatında, hemen her şeyi tersanedeki hayatta görünür kılmaya, simgesel olarak da olsa yaşatma çalışıyor. Bu yüzden yolun sonunda karşılaştığı “solun çöküşü,” kişisel de bir yenilgi Marco’nun hayatında. Tüm bu süreç, tersanedeki grev ile iyice somutlaşmış bu arada. Yüzlerce insanın hayatını etkileyen, neo liberal piyasa politikaları ve nüfus soylulaştırma girişimleri asla durmuyor. Devasa bir sosyal deprem arka planda gümbürdüyor.

Çatışmaların içinden geçtikçe netleşen, duracağı yeri belirleyen bir karakter Marco. Annesiyle konuştuğu bir sahne özellikle dikkat çekici. Köklerinin atölyeye uzandığını söylediğinde annesi, “Başlatma şimdi köklerine, Babanın orada çalışmasının tek sebebi çocukları olmasıydı ve elinden gelen tek iş de çekiç sallamaktı! Buralı bile değildi. Ailesi Lorraine’de çekiç sallayarak geçinemedikleri için buraya dönmüştü” diye başlayan uzunca bir monologla karşılık veriyor genç adama. Sözlerini “kökler sadece ağaçlar içindir” diye kadın. Bir sonraki sayfada ise Marco’nun “Çekiç sallamaktan başka bir şey bilmeyen arkadaşlara bakmaya gidiyorum!” notunu bırakarak greve gittiğini görüyoruz.

Kitabın sonlarında Pablo ve Marco konuşurken yaşlı işçi şöyle diyor Marco’ya.
Eğer kanunlar şirketlere üçüncü dünya ülkelerinde fabrika kurma hakkı tanıyorsa buna üzülmen için ya ikiyüzlü bir şerefsiz ya da sosyalist olman gerekir!
Ayrıca gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor: Tersane kimsenin umurunda değil.
Yani... Tabii ki bunun bir skandal olduğunu haykıran birkaç iyi insan olacaktır.
Her zaman bağıracak birileri çıkar...
Ama günün sonunda, atölyeler kapılarını kapattığında - çünkü en nihayetinde olacak olan budur - o iyi insanlar çok uzaklarda olacaklar!
Onlar için önemli olan tek şey ideolojidir, gerçeklerle yüzleşmek zorunda olanlar bizleriz! Patronlar bu savaşı uzun zaman önce kazandı...
Gerisi de işte zamana kalmış...

Örgütlü devrimci mücadeleye yabancı olmayan biri olarak, sınıfın içinde hissettiği yalnızlığı, örgütsüzlüğün getirmiş olduğu yılgınlığı tanıyorum ve anlıyorum. Ancak Pablo bir konuda yanılıyor. “O iyi insanlar,” adına bir şey diyemem ama, iyi veya kötü olmakla ilgilenmeyen, sermaye ve emeğin çatışmasıyla ilgilenen sosyalistlerin uzakta olmasının nedeni başka tersanelerde, başka işçilerin, başka patronlarla dövüşmesinin de yanında olmaları gerekliliği, yalnızlığı paramparça edebilecek olan örgütlü savaşın parçası olma iradesi. Patronların bu savaşı kazanmasını engellemenin yolu, işçilerin kendi savaşını örgütlenmesi ve bu yüzden tüm iktidarı istemesi. Ve tarih bize gösterdi ki, işçiler bunu her yaptıklarında, patronlar giyotin sırası bekledi...

Aslında kitap bir bütünü itibariyle kimlik çatışmaları hakkında. Kardeş, oğul, demokrat, sevgili, ebeveyn, yoldaş, arkadaş, hasta gibi bir sürü sıfatı var Marco’nun ve bunların çatışması içinden sıyrılıp kendisi olmaya çalışıyor hikaye boyunca. Tersanedeki işçilerden biri olan Jack’e sağcıları oy verdiği için öfkeleniyor, ardından bunu neden yaptığını anlamaya çalışıyor. Umutsuzluğa kapılıyor ama mücadele etmeyi bırakmıyor. Son derece sarsıcı, zaman zaman yaralayıcı, bazen komik ama günün sonunda gerçek bir hikaye bu.

Kitabın bahsetmeye değer karakterlerden bir diğeri ise Gilbert Mesribes. Marco, Gilbert ile, daha sonra Emily ile tanışmasına da vesile olacak bir tesadüf sayesinde karşılaşıyor. Dingin, hoş sohbet bir ihtiyar Gilbert. Daha sonra tekrar karşılaştıklarında neredeyse kendiliğinden başlayan bir arkadaşlığın tarafı olarak buluyorlar kendilerini. Ancak bir başka tesadüf sayesinde Gilbert’in, Cezayir savaşında yer almış işkenceci faşist bir subay olduğu, dahası Marco’nun babasını da ordudan tanıdığı ortaya çıkıyor. Geçmişi karanlık, eli kanlı bir faşistin arkadaşı olması düşüncesi alt üst ediyor genç adamı.

Marco: Seni sevmiştim. Sana Güvenmiştim... Ve bunca zaman beni kandırdın!
Gilbert: Kes Şunu! Kime Kızgınsın? Arzu ettiğin biri çıkmadığım için bana mı, yoksa bunu bu zamana kadar görmemiş olduğun için kendine mi?
Gilbert: Sana yalan söylemedim. Ne görmek istiyorsan onu gördün.
Marco: Bana ne gösterdiysen, onu gördüm.
Gilbert: Bana kalırsa istediğini almış olmalısın, aksi takdirde arkadaş olamazdık. Artık benim için neyin önemli olduğunu gördün: böğürtlenler, turnabalıkları... Ben buyum.
Marco: Ama aynı zamanda bir katilsin.

Gilbert’ı affedip affetmemek, onunla normal bir ilişki kurup kurmayacağı Marco’nun üzerine binen yüklerden biri. Kitabın önemli çatışmalarından biri olduğundan, nasıl devam ettiğini anlatmayacağım; bunun için okumanız lazım Sıradan Zaferler’i. Fakat bu haliyle dahi beni fevkalade rahatsız eden, üzerine iki laf etmeden duramayacağım bir konu bu. Soykırımcı bir savaşta subay olarak yer almış, işkence yapmış ve yaptırmış, doğrudan katliamlardan sorumlu bir insan, yaşlandığı zaman kuşu, ağacı, böceği seviyor diyor elleri temizlenmez. Haliyle Marco Gilbert’a karşı o kadar sert olmamalı seviyesindeki yorumlar (gördüğümden söylüyorum) tarifsiz bir öfke yaratıyor üzerimde. Bir kez daha altını çizme gereği duruyorum. Burjuva adaletinin ne yaptığından bağımsız, faşizmle anlaşılmaz, uzlaşılmaz, konuşulmaz. Faşizmin üzerine ateş açılır, faşizmle savaşılır.

Kitabın çizimleri ise ilk başta şaşırtıyor ve insanın afallamasına neden oluyor. Hikayenin ağırlığını öngöremiyorsanız kitaba başladığınızda. Karikatürvari bir üslup kullanmış Larcenet kitap boyunca ki yetenekli de çizim söz konusu olduğunda. Arka planlar, doğa tasvirleri, binalar detaylı ve görsel olarak etkiliyken, karikatürize insanlar, kitabın görsel dilini yumuşatıyor. Ancak kitabın görsel diline alıştıkça fark ediyorsunuz ki bu tezat enteresan biçimde tamamlıyor hikayeyi. Yaratılan sahnenin ciddiyetini veya içerdiği mizah seviyesini maharetle ayarlayabiliyor böylece yazar. Görselleri bu gözle incelediğinizde, duygusal ağırlığa göre değişimini gördüğünüzde etkileniyorsunuz hakikaten, çok güzel hikayecilik örnekleri bunlar. Marco’nun çektiği fotoğraflardan oluşan sayfalar ise etkileyici. Sekiz panellik tam bir sayfadan oluşan bu kısımlar hem kurguyu minik hikayeciklere bölüyor, hem de kitabın geri kalanından çok daha gerçekçi ve farklı çizimleriyle irkiltiyor okuyucuyu. Bu fotoğraf sayfalarında narrasyon mevcut ama birkaç istisna panel haricinde kitabın geri kalanında tüm yazılı içerik diyaloglardan oluşuyor. Bu da okuyucunun daima hikayenin içinde kalmasını, daima odanın içinden konuşmaları izlemesini sağlıyor.



Kitabın çevirisi ise can sıkıcı. Söylenmeden bitmeyecek yine review. Aslında çevirmen olan Emre Yavuz, daha önce bir çok çizgi romanını okuduğum ve genel olarak çok da şikayetçi olmadığım biri. Çeviri hakkındaki eleştirilerim de Emre’den ziyade büyük oradan kitabın editörüne yönelik ama sonuç değişmiyor. Sorun şu; orijinali Fransızca olan bir çizgi romanın çevirmeni Fransızca bilmiyor. Çeviri aslından değil İngilizce çevirisinden yapılmış; suyunun suyu. Haliyle hayli tahrip olmuş orijinal içerik. Zaten Fransızcadan İngilizceye çevirisi pek de yeterli değilken, ikinci bir süzgeçten geçince güvenilir olmaktan çıkmış çeviri. Buna rağmen kitabı yorumlayanların çeviri hakkındaki olumlu konuşmaları da hayli can sıkıcı. Son üründeki cümlelerin görece düzgün olması, onu iyi bir çeviri yapmıyor sevgili goodreadsçiler. Yorumlar, çevirileri karşılaştırmadan, ezbere verilmiş tepkiler genelde.

Çevirinin ikinci sorunu ise saçma sapan yerelleştirme tercihleri. Kitaptaki karakterlere AMK dedirtmenin ne anlamı var, “O zaman Dans” diye ahmakça şakalar eklemenin ne anlamı var? AMK ortaokullu değilseniz konuşma dilinde kullanılan bir şey zaten değil; tamamen yazışma/mesajlaşma jargonu. “Amına koyayım”’dan değil, AMK’dan bahsediyoruz zira. ”Mes images sont des idêes, Bordel...”’in, “Benim fotoğraflarımda bir fikir var amk.” biçimindeki çevirisi, bu editörden geçebiliyor? Bostan korkuluğu mu bu editör, bu genel yayın yönetmeni? Bin tane isim yazmayı biliyorsunuz kitabın iç kapağına, sonra ben agresif oluyorum.

Karakterler ot içeceği zaman “şişman cigaralar” demek de ayrı saçmalık. Bakın, “Cigara” konuşma dilinde nadiren kullanılan, uyuşturucu jargonundan çoktan çıkmış ve kullanılması karşıdaki adına utandıran bir kelime. Etimolojisine ve sosyolojisine girmeyeceğim uzun uzun; bu kitapta anlatılan sosyal statüko dahilinde kullanılabilir bir kelime değildir. Farklı bir sosyo-ekonomik gerçeklikte kullanılabilir. Bunu yerelleştirme adına kitaba aktarmak ahmakça bir hareket. Manu karakterlerine, “Des Gros Pêtards!” diyor, çevirmek istiyorsanız bunun karşılığı, mesela “kocaman fişekler” olabilir. Eğer Fransız uyuşturucu jargonunda sıkça kullanılan “de la beuh,” veya “de l'herbe,” yahut “de la ganja,” olsaydı kitapta yazan, cigara kullanmak belki düşünülebilirdi; bir Argot’yu, başka bir dilin argosuna çeviriyor olurdunuz. Tabii çevirmen çevirdiği metnin ne olduğundan haberdar dahi olmadığı için kime söylüyorsun. Karakarga da Sanatlıyız biz dostum! Çok sanatlıyız ha! Oğlum, bak sanat var ya, acayip bir şey lan!” diye dolanan yayınevi üstelik ama elini sallasan işsiz dilciye çarpan memleketimde, bir tane Frankofon adam/kadın bulamamış ne hikmetse. Bu arada kitabın isminin yanlış çevrilmesi de çakma çeviri olmasıyla ilgili muhtemelen. Emre veya kitabın editörü denk gelirse bu yazıya, bir zahmet yorum bıraksınlar alt tarafa; “orijinalinde ne diyorlar acaba ya?” diye açıp Fransızca metine hiç baktılar mı samimiyetle merak ediyorum.

Yine de, çeviri sorunlarına rağmen güzel bir kitap Sıradan Zaferler. Sanırım kurgunun tek kusuru da Marco’nun kardeşi ile olan ilişkiye kitabın son bölümünde değinilmemiş olması. Neden bu şekilde bitimeyi tercih etti yazar bilemiyorum ama tüm hikayeler toparlanırken, kardeşlerin ilişkisi bir bilinmezlik olarak kalıyor. Ben şişman fişekler saran baba Marco’nun eksikliğini hissettim en azından.

Hikaye, sinemaya da uyarlanmış bu arada; insanın içine bıkkınlık verecek sanatlılıkta bir film gibi duruyor trailerından anladığım kadarıyla. (izlersem sanki bunları hiç söylememişcesine editleyeceğim burayı, screenshot almayın!) Mubi filmi olduğu için ve intihara meyilli olmadığımdan izlemedim, sadece trailerıyla yetindim. Sanki tonu fazla romantikmiş izlenimi verdi ama meraklısı yine de bir göz atsın.

Toparlayalım madem; daha onlarca küçük hikayecik gizli kitabın sayfaları arasında. Her sayfası dolu, her diyaloğu okumaya değer bir çizgi roman olmuş sonuçta. Hikayenin arkasında devam eden politik bocalamalar, bir insanın hayatının değişik evrelerine bakmak, dinamik karakterler görmek güzeldi. Kitap boyunca yakından tanıdığımız Marco’nun, baba oluşundan sonraki değişimi (ve değişmeyenleri) görmek ise başlı başına ilginçti. Yani, ufak kusurlarına rağmen çok beğendim kitabı. Baykuş, Pablo, kedi, kırlangıçlar, tersane, deniz kenarında babayla konuşma gibi uzun süre benimle kalacak imgeler bıraktı. “Neden çizgi roman okumalıyız?” sorusuna başlı başına verilmiş cevap gibiydi. Yazarın iki eseri daha çıkmış Kara Karga’dan. Biri Grup Terapisi diğeri ise Brodeck Raporu. Yayınevi beni çeviri konusunda hayal kırıklığına uğratmasına rağmen bu kitapları da alacağım, Le Combat Ordinaire’i de çizgi roman seven her okura tereddütsüz öneririm.
Profile Image for Aziz Varlık.
62 reviews
March 28, 2017
Çok etkilendim. Basit ve akıp gidiyor. Renk seçimi, diyaloglar hepsi çok güzel ve samimi.
Güngezgini'ni sevdiyseniz mutlaka okuyun.
Profile Image for Argos.
1,223 reviews471 followers
September 3, 2024
Edebiyatın çizgi roman formu, çok beğendim
Profile Image for Emre.
290 reviews41 followers
April 25, 2017
"When you don't die, you have to choose to live."
Profile Image for Özgür.
166 reviews159 followers
December 21, 2017
BAZI ALINTILAR SPOILER İÇERİYOR OLABİLİR. SOME QUOTES MAY CONTAIN SPOILERS.


- ''Don't blaspheme! The blessed joint has never done harm to any person.''
- "Everyone got some sort of medal during the war. Medals don't cost taxpayers much, and it makes a soldier feel like he's important in some way."
- "You've never told me about Algerian War..." "Because there's nothing to say about it!"
- UNTIL I UNDERSTOOD THAT MY CHILDHOOD HAD MORE OR LESS BEEN NOTHING BUT A MISUNDERSTANDING AND THAT NO ONE WAS TO BLAME FOR THAT MISUNDERSTANDING MAYBE THAT'S WHAT PUSHED ME INTO PSYCHOANALYSIS. WHEN YOU STOP LOOKING FOR SOMEONE TO BLAME, YOUR PROBLEMS BECOME ALL THE MORE FASCINATING.
- I've been having panic attacks since I was a kid. Back then, it had other names: tetany, hypoglycemia, spasmophilia, vagal illness ... Nowadays, I can give it a definitive name. If that doesn't help me live, it's still something!
- "The people I love suffer from my suffering."
- "... Fleeing is part of the struggle."
- "In the big city, folks forget fast. People think that their offices, their buildings, their cars are built by themselves."
- '' I've been beat up
I've been thrown out
But I'm not down'' THE CLASH
- "I prefer things that can't fit in boxes."
- "Some things defy reason ... But that doesn't make them any less reasonable ..."
- "When it isn't horrible, life is glorious!"
- "When I saw his coffin, I thought it was too small, that your father would never fit inside... But he did. We look bigger in life than in death."
- " We all went insane, little by little. After gradually pushing back the limits for so long, we were no longer men. We were nothing but soldiers in wartime ... and that was no secret! And that's the biggest hypocrisy ..."
- "The majority preferred to remain silent - out of cowardice, indifference, or fear of a civil war on French soil, it hardly matters. So we continued."
- "... pretending that it's possible to have war without torture, the abjection of massacre - that's a lie told by powerful men."
Profile Image for Başak.
175 reviews49 followers
May 7, 2021
gözlerim dolu dolu sevinçten. politik göndermeler, haykırış, o tatlı diyaloglar, anılar, baba figürünün böylesine irdeleniyor oluşu. o son sayfa.. her şey öyle güzeldi ki! pablo'nun sesini arada bir işitecek, bundan mutluluk duyacak ve her bir sayfayı çok özleyeceğim.
Profile Image for Sv.
324 reviews107 followers
June 16, 2019
Çok samimi, çok içten...
Profile Image for Annelies.
165 reviews3 followers
September 25, 2016
I know, a very high rating for a comic. But it is so wonderfully good. I was really moved by the story. It's not an adventurous or humoristic story. It is a story about the innerpart of people, about their heart and where they care about. The main person in the whole story is a photographer who suffers from many psychic diseases. We follow him during a few years of his life. What Larcenet does in his book that is 'just' a comic is so all overwhelming. At the end you get the feeling that you have read very good literature. The story is so perfect. In your heart you hope for allthe personages a good outcome. But it is not. Some lose their jobs, a father kills himself. And you live with them. Also the drawings are of a very high standard. Very clear althought not very hard, more a little bit dreamlike.

I borrowed this books from the library because they are out of print. I'II be the first one to buy my own books when they are reprinted!
Profile Image for Yaprak.
475 reviews167 followers
November 11, 2024
Hayatımda okuduğum en ''gerçek'' şeylerden biriydi Sıradan Zaferler. Başka türlü nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum. Hayattaki o küçücük anların asıl zaferler olduğunu, ölümle baş etme şekillerimizin farklılığını en güzel anlatan eserlerden biri. Çizgi romanlar bazen birkaç cümleyle, bazen sadece çizimleriyle romanların sayfalarca yapamadığı şeyi yapmayı başarabiliyor. Müthiş. İlerleyen yıllarda mutlaka yeniden okuyacağım.
Profile Image for Ludmilla.
363 reviews207 followers
February 6, 2017
Hikayesiyle de çizimleriyle de ilgiyi hak eden bir çizgi roman. Kara Karga'nın çıkaracağı diğer albümleri de merakla bekliyorum. 4/5
Profile Image for Erkan.
285 reviews58 followers
May 9, 2021
En son çocukken Superman çizgi romanı falan okuduğumu hatırlıyorum. Dolayısıyla çizgi roman konusunda bilgim ve tecrübem sıfıra oldukça yakın. Buradaki yorumlara bakarak okumaya karar verdim kitabı, yorum yapan arkadaşlar yine pişman etmediler sağolsunlar :)

Çizimlerin üzerinde epey emek harcandığı belli oluyor. Hem çizimler hem renklendirmeleri göze oldukça hoş geliyor. Birbirinden renkli yüzlerce kare var.. Yıllara yayılmış uzunca bir zaman dilimini anlatıyor kitap. Hayal kırıklıkları, psikolojik sorunlar, işçi sınıfı ve göçmen sorunları, aile ilişkileri, kuşak çatışmaları üzerinden Marco'nun hayatından kesitlere tanık oluyoruz. Kitap okuyucuyu illa ki bir yerlerden yakalayacaktır diye düşünüyorum. Öyle çok büyük laflar eden, hayatın anlamını verecek kitaplardan değil bu, adı üzerinde "Sıradan" Zaferler.. Bu sıradanlık bana iyi geldi :)
Profile Image for Murat.
594 reviews
April 21, 2017
Mükemmel. Hayat, insanlar ve yaşadığımız çağ için hemen herkesin yaptığı sorgulamaların yalın, gerçekçi ve samimi bir şekilde dışa vurumu.

En güzeli de, yazar/çizerin bunları nasıl desem.. Neşeli bir hüzünle yansıtması. Kendisiyle dalga geçebilmesi.

"Şimdi onunla (dünyayla) yüzleşme sırası bizde!"

"George! George!"

Profile Image for İlke.
103 reviews20 followers
October 13, 2024
"Hepimizin acıya, kedere ve eksik kaldığımız şeylere verdiğimiz tepkiler farklıdır. Bazı insanlar bu boşluğu doldurmak için uzun uzun konuşur, tartışır ya da çeşitli teoriler üretir. Kimileri ise tam tersine çalışkan bir çocuğun matematik problemine odaklanışı gibi sessiz kalır. Bende ise yoğun acılar uyuşturucu etkisi yapıyor. Konuşsam da sessiz de kalsam bir tarafım boş kalıyor. Duygularımın aniden yok oluşu, sanırım kişisel olarak geliştirdiğim bir tür savunma mekanizması. Bu şekilde hayata devam edebiliyorum. Bir yanım diğer insanlarla kaynaşıp ilişkiye girip hayatın rutin akışına devam ederken diğer yanım seyircilerden uzak bir şekilde gizli gizli kendi cehennemini yaşıyor."
Profile Image for Yusuf.
267 reviews36 followers
March 20, 2021
Uzun zamandır listemde olan bir kitaptı ve merak ediyordum. Övüldüğü kadar varmış. Erkeklerin korkuları, ilişkileri ve konuşamadıkları duyguları etrafında örülmüş derin bir çizgi roman. Bu merkezi tema etrafında başka hikayeler var ve onlar da ana hikayeyi iyi besliyor ve sırıtmıyor. Diyaloglar yoğun, çizimlerse kitabın karanlık ve aydınlık arasında tutturduğu hassas dengeyi güzel yansıtıyor. Ek bir not olarak Karakarga Yayınları'nı da keşfetmiş oldum bu vesileyle. Sıradan Zaferler, Karakarga'dan aldığım son kitap olmayacak muhtemelen.
Profile Image for Aydeniz Avcı.
36 reviews32 followers
July 4, 2021
Marco'nun gençlikten yetişkinliğine uzanan bu yolda eminim ki okurken ya kendinizden bir şeyler bulur ya da tam olarak kendinizi bulursunuz. Öyle hayatın içinden, öyle gerçekçi bir grafik roman ki. Dönüp dolaşıp okuyacağımı ve bana iyi geleceğini biliyorum.
Displaying 1 - 30 of 322 reviews

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.