Bu kitap medeniyetimizin içli ve samimi sesi Fuzûlî’nin iki eserini bir araya getiriyor. Rind ile Zâhid ve Sıhhat ile Maraz.
Rind ile Zâhid, insanoğlunun en kadim ve asli yönelişlerinden biri olan hakikate ve anlamlar dünyasının sırlarına yapılan bir keşif yolculuğu. Basmakalıp düşüncelerin ve görünüşlerin ötesindeki anlamlar evreni, şekilden manaya doğru yapılan seferler, zihnin bitmek tükenmek bilmeyen sorularına karşılık, gönlün kanmayan susuzluğu Zâhid isimli baba ile, Rind isimli oğlunun diyaloglarında dile geliyor. Korku çukurundan çıkıp ümit vadisine yapılan yolculuklar, doğru kılığına girmiş yanlış, ceza elbisesini giymiş masumiyet bu sorgulamalara eşlik ederek varoluşun yüzeyinden derinliklerine doğru hikmetin arandığı bir manevi ve fikri oluşuma dönüşüyor. Eserde hakikat ile yanılsama, görünüş ile gerçek, şekil ile öz, gösteriş ile samimiyet sürekli çatışırlar. Sonunda denizin dibindeki taş ile inci tanesi bir ve aynı olacaktır. Kuru bilgiye itiraz eden Rind’in arayışları, hem kendisini hem de hakikat algısı şekil üzerine kurulu Zâhid’i değiştirecektir.
Sıhhat ile Maraz, günümüz tıp ilminin verileriyle de uygunluk gösteren öncü bir eser. Eserin kahramanları herkesin bildiği fakat tanımadığı, ruhumuza ve bedenimize hakim unsurlar: güzellik, aşk, ruh, kan, safra, balgam, sevda, mizaç, sıhhat, dimağ, maraz ve perhiz. Fuzûlî, insan ruhunu ve bedenini savaş alanına çeviren bu unsurların mücadelelerini, insanın varlığını kötülüklerden koruyabilmesi, olgunluğa erişebilmesi, ruhun iyi hasletlerle donanarak beden mülkünü sıhhatle idare edebilmesi için neler yapması gerektiğini sembolik bir yöntemle ve bilgece anlatıyor.
Samimiyet, coşkunluk, sadelik, duyarlılık ve ifade kudretinin bir araya geldiği bu iki eser, ömrünü kültürümüze adamış Prof. Dr. Hüseyin Ayan’ın çevirisiyle yeniden vücud buluyor.
Fużūlī (فضولی) was the pen name of the poet Muhammad bin Suleyman (محمد بن سليمان) (c. 1483 – 1556). Often considered one of the greatest contributors to the Dîvân tradition of Turkish literature, Fuzûlî in fact wrote his collected poems (dîvân) in three different languages: Azerbaijani Turkic, Persian, and Arabic. Although his Turkish works are written in Azerbaijani, he was well-versed in both the Ottoman and the Chagatai Turkish literary traditions as well. He was also well versed in mathematics and astronomy.
Bu kitap neden okullarda okutulmuyor? Neden? Neden? Neden?
Rind ile Zahid bir baba ile oğulun diyalogları şeklinde. Kısaca konusu: Bıyıkları yeni yeni terleyen Rind'e babası hakikati öğütlemek ister. Fakat Rind, babasıyla bir hak batıl tartışmasına girişir. İki taraf da her söylediğine bir delil getirir. Sonuçta neyin ya da kimin galip geldiğini spoiler vermemek için söylemiyorum. Ancak Rind ile Zahid hem bir "çocuk yetiştirme" hem de "ilmi bir münazara" örneği.
Fuzûlî gibi asırlar önce yaşamış kişilerin eserlerine karşı bir ön yargı olduğunu düşünüyorum. Çok eski ve gereksiz şeyler söyledikleri ya da dil itibarıyla anlaşılmayacağı gibi. Fakat hiç tereddütsüz kendinizi bu sulara atın derim. Zira ben şu asırda baba ile oğlun ilmi bir tartışmasını bu kadar açık ve etkili şekilde anlatıldığı başka bir eser görmedim. Eğer sizin bildiğiniz bir eser varsa lütfen bana da söyleyin. :)
Her Türk evladının okuması gereken bir kitap. 1 yıldızı eksik verdim çünkü çevirisi gramer anlamında gerçekten kötüydü, özellikle başları. Kelime düzeyinde çok iyiydi ama. Yine de okumaya değecek, kısa ama özlü bir kitap. Bizim "küçük prens" imiz diyebiliriz sanırım 🌼
Bir beyin fırtınası kitabı diyebilirim kendi adıma; bir gönül, bir nefs fırtınası kitabı. İlk okuduğum anlarda; aklın temsilcisi Rind'in söylediklerine daha yakın hissetmekle birlikte, kalbî olanların Zahid'in yaklaşımları olduğunu biliyordum. Kitap içerisinde ilerleyip fikren Zahid'e yaklaştıkça, Rind'in söylemlerindeki akıl kaynaklı keskinliği farkettim.
Zahid zahiren, Rind ise kalben inanç sahibiymiş gibi hissediyor insan okurken. Taraf tutup birine tamamen hak veremiyor, ikisinin de hatalı ve sivri yanlarını görüyor okudukça. Tam Zahid'e hak verecekken, yoo diyor hayır, Rind doğru söylüyor. Buna vurgu yaparmışcasına şöyle diyor Fuzulî en sonunda: "Fanilik köyünde akıllı ile deli birdir, Deryada taş ile inci bir.. İyi ve kötü olmayınca Mescit ile meyhane birdir, Bir.."