I've Learned Some Things allows English-language readers the rare opportunity to experience the work of Ataol Behramoğlu, one of Turkey's most celebrated poets. The sixty-six poems in this collection span the author's extraordinary career and are stunning examples of the intense emotional quality of his work. Behramoğlu celebrates the rich fabric of everyday life by exploring both personal and social struggles, sometimes employing a whimsical tone. Walter G. Andrews's skillful translation conveys the vibrancy of Behramoğlu's work to an English-language audience, and this bilingual edition allows Turkish-language readers to follow the original text.
"Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana" 1977 (s.58)
Behramoğlu'nun bu kitabında yer alan şiirleri, ağırlıklı olarak ontolojik konuları ele almış. Varlığımızın anlamı nedir, nereden gelip nereye gidiyoruz, yaşam nedir, ne için yaşıyoruz... Kitapta şair bu soruları şiirin kelimeleriyle yeniden sormuş. Bunları sorgularken aynı zamanda sosyal adaleti, eşitsizliği, ülkenin kronik sorunlarını da ele alan şair tasvirlerinde de oldukça müzikal bir ritm yakalamış;
"Bu dupduru sessizlikte Bir sonsuzluk duygusu doluyor içine insanın Hiçbir şey görkemli olamaz kocaman bir göğün altında yüce bir dağla engin bir denizin birleşmesi kadar."(s.46)
Kitaptaki en etkileyici şiir kanımca şairin vefat eden annesine yazdığı "Annem Yok Artık" başlıklı şiir. Yaşamın kısalığını insanın yüzüne tokat gibi vuran şiirin isyankar görünen temasında aslında hüzünlü bir barış var. Ölümle barış. Zira şair, yaşamın anlamını "büyük bir sevgi" ile özetlemiş, bütün ölenleri birleştirecek olan...
"Biliyorum var olmaz bir daha yok olan şeyler, umrumda değil biçim değiştirişi maddenin, ruh diye bir şey de yok Ama gizli sevgiler bulunup çıkarılırsa yüreklerinden insanların Çıkarılırsa karanlığından unutuşun yaşanmış olan şeyler Ve tek bir insan yüreği gibi çarparsa bir gün insanlık, Hiçbir şey yok olmamış olacaktır, dönüşerek sonsuz, büyük ve bütün zamanları birleştiren bir sevgiye" (s.30)
(Kullandığı temaları ve tarzını tartışma dışı bırakacak olursak) Ataol Behramoğlu kötü bir şair değil; yalnızca yazdıklarını yayımlama konusunda meslektaşlarına göre daha cömert bir şair. Ki bu da kendisini benim gözümde daha iyi ve büyük bir şair yapıyor.
Bir büyük ustanın çoğu güzel yapıtlarının derlemesi; on numara beş yıldız kitap; Ataol Behramoğlu, Türk edebiyatının yorulmaz dil işçisi; düşünür, şair; şiirleri, siyasi görüşüne yaklaştıkça kötüleşen, bireye, yaşamına yoğunlaştıkça güzelleşen içimizden biri; katılmasam da bir çok siyasi görüşüne, biliyorum ki on yıllarca, mensup olduğu kuşaktan bir çok diğeri gibi, tek bir kötülük geçmeden içinden, hep daha iyi bir ülke, daha iyi bir devlet daha iyi bir birey ve daha iyi toplum için mücadele verdi; bu kitabındaki şiirleri de öyle; siyasal içerikli şiirleri kuru bir propaganda, insana dokunan şiirleri ise sonraki nesillere kalacak birer mücevher; iyi ki varsın büyük usta diyorum; daha nice yaşlara.
Bir şiir defterim var. Belki de antoloji demek daha doğru. Her şiir kitabını okurken sevdiğim şiirleri, bazen de bir şiirden sevdiğim birkaç dizeyi oraya alırım. Hayalim, bunun 30-40 yıl içinde birkaç ciltlik bir seçkiye dönüşmesi ve geride kalanlara bırakabileceğim bir miras olması.
Onca şiir kitabından sonra, bir dizesini bile defterime alamadığım ilk kitap bu oldu. Yine de vazgeçmiş değilim, diğer şiirlerini de okuyacağım yakın zamanda. Ataol Behramoğlu'nun büyük şair olarak anılmasını sağlayacak şiirleri muhakkak olmalıdır, vardır.
*İnsan, vücudu gibi kadınının tanımalı yurdunu, İnsan çocuğu gibi tanımalı halkını.
*Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var, Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, Irmaklara, göğe, bütün evrene karışır karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
Şiir okumaya çok alışık olduğum bir tür değil ve kendimi bu türe alıştırmaya çalışıyorum. Yoğun coşkuyla yazılmış şiirleri okurken çok keyif aldım, başlangıç için doğru bir eser seçtiğimi düşünüyorum. Özellikle "yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" isimli şiiri beğendim. Tekrar tekrar okudum.
küçük yaşlarda tanıştığım, dinletilerde şiirlerini okumayı sevdiğim sayılı şairden biri. "dönemdaşlarıyla" karşılaştırıldığında haksız konuma konulduğunu düşündüğüm için yıldızı bol oldu
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var <3 Bu kitabı storytel’de Ataol Behramoğlu’nun kendi sesiyle dinleyince alabileceğim en yüksek keyfi deneyimlediğime inanıyorum
I might not like Communists as much as some of my cousins in Sweden, but I do appreciate when they write sonorous, sensitive, and sensuous poetry about little things and people. Writing on pains and joys of Paris also warms my heart these days. Channeling Prevert, Mayakovsky, and Neruda does not hurt. Plus, anyone who can make me believe that a child could mistake a mathematical problem for a rose is an instant winner. The book is a facing-page bilingual edition, what more could you want?
Ben sevdim. Ancak en çok da kitabın içerisindeki lirik şiirleri sevdim ve anladım ki ben lirik şiir insanıyım. Gerçekçi şiirleri pek de sevdiğim söylenemez, mesela Paris'in betimlendiği şiirleri pek bana göre değildi. Fakat söz konusu yaşam, aşk ve benzeri soyut duygular olunca iş değişiyor. Öyle ki üst üste okuduğum ve mutlaka dönüp dönüp okuyacağım şiirler seçtim kitabın içerisinden.
"Annem Yok Artık" beni baştan sona etkiledi. Sonrasında "Kuşatmada", "Paris Şiirleri V", "Strati Korkas'a Mektup" çok güzeldi. "Bir Sabah Tanıdık Bir Şehre Girerken" kendimle özdeşleştirdiğim bir şiir oldu. Ve tabii içlerinden en güzeli: "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var" ❤